Pazar, Mayıs 08, 2011

Bilinmez Diyarlarda, Bilindik Bir Yer

Bilinmez diyarlarda, bilindik bir yerdeyim şimdi. Sana göre hem tanınan hem yabancı bir benim şimdi. Büyük acılara katlanmaya çalışan kalbim yerinde yok artık. Seni beklemiyor eskisi gibi..
Ne sensiz bir bekleyiş var gözlerimin ardında ne de sessiz artık bildiğin gibi. Ne acı bir hatıra benim bu kadar bağlanmamın sebebi ne de yanlış yaptığımı düşünmem aslında. Bir sebep arıyorsan vazgeçmeyen bu yalnız kalbin ardında, düşünmeden cevap verebilir bu kağıda dökülen harfler sana.
Belki sensin bunca acının ve hasretin sebebi, belki de hiç hatırımdan çıkmayan gözlerin. Belki yalnızlığıma çare olacak ruhun beni bu kadar kara sevdaya bağlı kılan. Neyse yaşıyorsun ya o da bana yeter dedirten.
Öyle bir kalbe sahibim ki sanki vazgeçmek kelimesinin anlamına vakıf değil. Belki de hiç bilmiyor böyle bir kelimenin varlığını ya da yokluğunu mu desem ne farkeder? Sorular ardısıra dökülüyor yine o ince dudaklarımdan. Bütün duygular kalbimin ana damarına hücum ediyor. Sence daha ne kadarını kaldırabilir bu kalp sensizliğin? Yanımda olsaydın bana söyler miydin?
Gözlerimi kapatmak artık bana kabus gibi geliyor. Acılarım birer birer diniyor. Hani bahsettiğim bilinmez diyarlar var ya. O diyarlara göçüyorum sessizce.. Bilindik bir ben oluyorum yine. Yabancı mıyım yoksa herkes beni tanıyor mu ne?  Göz kapaklarım artık işlevini yitirdiğinde, sen geldin hatrıma yine. Kurtulmak ne mümkün, rüyalarımda peşindeyim. Bir gün gelecek sensiz geçen günlerin altını çizeceğim.

Perşembe, Mayıs 05, 2011

İçimdeki

Ateş.. Bu içimdeki şeyi tek kelime ile anlatmak gerekirse bunun adı “Ateş”. Düştüğü yeri yakıyor çünkü ve öyle bir ateş ki bu, düşeceği yeri çok iyi seçiyor. Şimdi içimde büyük bir yangın var sayesinde. Ta yüreğimin en dibinde..
Yanıyor yüreğim, hem de kurunun yanında yanan yaş misali. Acıyor kalbim, taa derinden. Anlamaya çalışıyorum bu yangının sebebini. Bir yandan da içimdeki itfaiye memuru kontrol altına almaya çalışıyor büyüyen alevleri. Ama olmuyor. Bir türlü bedenimin acısı dinmiyor. Bedeni yakmaktan öte, bu ateş ruhuma işliyor. Ruhtaki ateşi söndürmez öyle su denen şey. O ateşi söndürmek için gereken tek şey, gözden akan yaştır. Çünkü o yaş, sudan öte, kalbine akar. Seni huzura erdirir. Tabi aktı mı gözlerinden yaşlar kalbine düşmeli ya da yanaklarından süzülmeden biri silmeli onları usulca.
İşte bekliyorum seni, gündüzü bekleyen gece misali. Kül olmaktansa o memurun işini yapmasını bekliyor içimdeki yangın. Ve özlüyor seni usulca.. Sadece yanlış mı yaptım ben diyor, bazen çok ileriye gidiyor ‘Ben nerde yanlış yaptım diyor.’ . Hasret kan damarlarımda dolaşan bir his şu andan itibaren ve ateş düşeceği yeri bildiği sürece kontrol altına alınmayı bekleyecek. Bir gün olur da o ateşi kontrol etmeyi başarabilirse bu yürek. O zaman seni bekleyecek, beklemekten öte.. İsteyecek.