Salı, Temmuz 26, 2011

His Karmaşam

Hep güzel geçeceğini düşündüğüm günlerin peşindeyim ve artık yoruldum. Üniversite 3. sınıfa bile geçemeden yoruldum. Tamam hedeflediğim bölümü okuyorum, tamam dertlerim büyük olmayabilir ama insanım be abi. Daha nereye kadar iyimser davranacağım.
Bazı arkadaşlarım, eski anılarımı hatırlatmakta ısrar ediyor bana. Sanki üzerinden 5 sene geçmiş anıları hatırlamanın bana ne faydası olacaksa.. Ağır bir depresyon durumundayım galiba şu an. Yapacağım hiç bir şeyi istekli yapmıyor. Hayat kadar lanet bir olayın başıma gelmeyeceğine inanıyorum. Yani anladığınız yine melankoliklere oyuyorum.
Ters giden bir şey olmayan bir gün geçirdim dün. Ufak terslikleri saymıyorum tabi artık. En azından dün için devenin yerine geçebilmiştim çöldeki. Bir karikatürde gördüm geçen gün. Şanssız deveyi mi yoksa bedeviyi çölde kutup ayısıydı ya o söz diye soruyor deve bedeviye. Tam o karikatürdeki deve kastettiğim işte.
Kendimi eğlendirme amaçlı karikatür arşivlerini karıştırıyor, asosyal ama bir yandan da sosyallikten bir şey kaybetmemeye çalışıyorum. Yatağıma kıvrıldığım anda gözlerimi kapatıyor ve uyuyorum. Garip bir kaç gün geçirdim yine ne yazdığımı ne yaptığımı bilmiyorum.
Melankolik ömrümün ilkbaharı bu geçirdiğim geçecek ve bir daha geri gelmeyecek bir mevsim bu hayatımdaki, hissediyorum. Sanki hayatımı ekvatora taşıyacağım da iki mevsim yaşayacakmışım gibi hissediyorum. Melankoli ömrümün güz ve baharı sizi özleyeceğim.
Hiç yanılmaz benim hislerim, en azından bu konuda kendimi şanslı hissederim. Gözlerimi kapattığımda sanki etrafımdakilerin bütün hislerini anlarım ben. Karmaşık bir yumak halinde gelir önce hisler bedenime. Sonra tek tek ayırırım onları bu his kime ait diye. Bazen öyle olur ki karıştırırım başkalarının hisleri ile kendiminkileri. Yanlış kişinin bedeninde yaşıyormuşum gibi hissederim kendimi.
Sustuğumda konuşmamak adına çok şey feda ettim ben bundan önce. Bazen o kadar yalnız kaldım ki yalnız kaldım bile diyemedim. Bekle beni hayatımın kışı, sana geliyorum..

Pazar, Temmuz 24, 2011

Gecelere Haykırıyorum

Ağır bir yalnızlık nöbeti geçirdim bugün yine sessiz ve sedasız. Ağlamaklı oldu gözlerim yine sensiz ve sevdasız. Yazılarıma verdiğim uzun aranın ardından, yeni bir yazıya başlayıp yazının sonunu düşünmenin acemiliğini çekiyorum. Yalnız kalmamın sebebi kimse olmaması değil etrafımda, çok sevdiklerimi kaybetme korkusundan kimseye yakın duramamak benimkisi. Daha önce de dediğim gibi, bir asosyallik arzusu benimkisi.

 Varlığım yetiyor da artıyor sanki bu aleme. Öyle acıtıyor ki sanki içimdeki yalnızlık bayılacak kadar kötü hissettiriyor kendimi. Filmlere boğuluyorum sonra. Filmlerde boğuluyorum. Ne bir ümidim var önümde ne geleceğe uzanan bir yol gözlerimin önünde. Karanlık bir odada sessizce bilmediğim yerlere gidiyorum. Bazen öyle oluyor ki, acınası halime gülüyorum. Neler oluyor diyenlere neler olduğunu anlatamıyorum.

Acımalı mısınız ki siz insanlar bana. Bu asosyalliğe devam mı etmeliyim ben hiç durmadan. Bilemediğim bir geçmişin geleceğine sürüklendiğim zaman. Gözlerimin önünde gördüğüm hayal zımbırtısına inat koşuyorum hiç bilmediğim yerlere. Anlamsız yazılarıma anlam katmaya katan biçareyim ben. Öylesine ağlıyorum yine. Neden diye soranlara sessizlik ile cevap veriyorum. Erkekler ağlamaz diyenlere sövüyorum.

Sonra yine, acınası halime gülüyorum. Gülmek acılarımı hafifletmiyor artık. Bir yaz gecesi sessiz bir günde doğduğumdan herhalde. Çığlığımı artık hastanelere değil, gecelere haykırıyorum içimden.

Salı, Temmuz 19, 2011

İnandırmak Kolay Hissettirmek Zordur


İlk defa yapıyorum işte bunu, belki de bu hayatımın başlangıcı ya da sonu. Tanımadığım birine bütün derdimi anlatma ona açılma duygusu. İçimdeki hislere tercuman olacak birini bulabilme arzusu. Soyut kavramların anlamlarını ona da kavratabilme ve kavrattıkça onun da benim yanımda olabilmesini istemek bu içimdeki. Her nedense hissettiğim garipten de öte gapgarip bir duygu.

Yaşadığım acı hatıraların ardından, yaşanmışlıkların etrafımdakileri de üzmesine izin verirdim bundan önceleri fakat şimdi benliğim kara bir kutu. Neler açığa çıkar kim bilir bu beden öteki dünyaya göçtükten sonra. Kim bilir belki de birileri meraktan açacak varlığımdaki kara kutuyu. Acı bir hatıra sessiz bir an sensiz bir varlığım ben şimdi.

Üstelik sen, çok uzaklardasın şimdi. Henüz görmedim seni ve görmediğim bir varlığa yazıyorum burdan. Öyle ki, sen benim kaderim olacak kişi varlığımı ona borçlu olacağım kişi. Önceleri sandığım varlık sahnesinden düşüp kucağında bulacağım kendimi. Seni bekliyor ve sende yaşamayı özlüyorum. Sıcak bir Hu kadar yakınsın bana belki, belki de şu an yanımda bulunan neyimin 7 deliğinden birinde bulacağım seni.

Kader elbet, her şeyin sonucu kadere bağlanır. Bir gün olur unutulur bütün acılar, belki unutulmaz da hafifler gün geçtikçe acısı. Yalnız bir adam oluverdim ben sessiz ve zifiri karanlık bir odanın ortasında. Kapıyı açıp içeri giren ilk kişiyi sen sandım, yanılmışım. Kapıyı açıp dışarıdaki kör edici ışığa bakmaya cesaretim yok artık benim. Ama sen dışarıda kalmayı tercih eder ve beni bir gün dışarıya çağırırsan, kör olmaya razıyım.

Ufak bir uyarı, beni inandırmak kolay da hissettirmek zordur.

Pazar, Temmuz 17, 2011

Mutlu Olmak Herkese Göre Değildir


Uzun süredir yazı yazmadığımı farkettim bugün. Sebebi belki de karışık hayatımdır. Ya da kendi beynimde karıştırdığım boşu boşuna yaşadığım bir hayattır.

Neyse, gelelim adağımın bana huzur ve mutluluk getirdiğini düşünürken ya da öyle görmeyi isterken başıma gelenlere. Oruç tutmadan önceki günün akşamı kafamı dağıtmak için bir yere gittim. Nargile söyledim ve beklerken biri geldi ve "k.bakma, yaş soracağım ama.." dedi. Dedim ah be, ah be.. 1 ay sonra 22, yeterli mi nargile içmek için? Özür diledi k.bakma küçük gösteriyorsun dedi gitti. Ya tamam küçük gösteriyorum da bu kadar da değil ya. Garsonla yaşıtmışım hatta ilk gelen garsondan büyükmüşüm. Kafamı dumanla doldururken, içtiğim 7. çayın ardından aklıma bir şey geldi. Yarın oruç tutacaktım ve buraya gelmiş nargile tüttürüyordum. Kerim.. Kendine gel dedim ve kendimi yatsı namazı için camide otururken buldum. Rüya gibi bir gün ne düşünürsem orda oluyorum.

Neyse, namazımı kıldıktan sonra eve geri döndüm bir iki şey yedim ve erkenden yattım. Ben öyle bir gün bekliyorum ki her şey bir anda olacak. Ama nerde.. Her şey bir anda oldu da, yine bahtsızlığımı bahtıma yorduğumdan. Olur daha, ha oldu ha olacak diye bekledim durdum. Sabrın sonu selamettir de pek sabredemedim ve sabrettiğim kısa süre içerisinde şunun farkına vardığım. Kendini mutlu hissetmek bana göre değil. Mutlu olunca yazı yazamıyorsun sonra şikayet edemiyorsun, ağlayamıyorsun. Kendim olmaya karar verdim ve bahtsızlığımdan yakınmaya devam ettim.

Bahtsızlık benim yazılarımı yazmama belki de ünlü biri olmama sebep olacak şey, çok şanslı biriyken yaptıklarımın yanına bahtsızken yaptıklarımı koyuyorum da.. Bahtsızlık daha güzel. 'Şansa Bak(Just my luck)' filmindeki gibi bahtsız da olsa hayatımı sürdürmeyi seviyorum ve yaşamaktan mutluyum.

Adağımı gerçekleştirmek bana sadece huzurumu geri kazandırdı. Bu da benim kazancım. He bir de, mutlu olmak herkese göre değildir. Teşekkürler Rabbim, bana bu bilinci kazandırdın. ;)

Salı, Temmuz 12, 2011

Adağımın Getirdikleri

İşte yazmaya başlıyorum bana adağımı yerime getirmenin getirdiklerini sıkı durun. Çünkü bu yazı belki sizi geçmişte adadığınız bir adak var mı diye düşünmeye zorlayacak. Daha önce bahsettiğim gibi bir blogger sayesinde, geçmişte yaşayıp laf arasında adamış olduğum bir adak var mı diye gözden geçirdim ve bir tanesini hatırladım şimdilik. 3 senedir kötüye giden hayatımı değiştirme fırsatıydı belki de bu benim için ve ben bu adağımı hatırlar hatırlamaz yerine getirme çabasına giriştim.

Laf arasında söylediğim bir şeydi bu benim halbuki o zaman için çok önemli değildi. Eğer üniversiteyi kazanırsam Şaban ayında oruç tutacağımı söylemiştim. Orucumu tuttum ve tutmaya devam ediyorum. Oruç tutarken şunun farkına vardım gerçekten o huzurdan çok uzaklaşmışım ve benim hayatım ben o huzurdan uzaklaştığımdan beri çok kötüye gidiyor. O kadar şanssız biri olmuştum ki ama sadece şansa vuruyordum bu bütün olanları. Her Sakaryaya geldiğimde ne zaman olursa olsun yağmur yağıyor, arabalar çarpıyor, saçma saçma şeyler oluyordu hayatımda. Belki de tamamen benim negatif düşünmemle alakalı olan şeylerdi ama bu adadığım adağı yerine getirmem de önemliydi. Şimdi bu huzura geri dönüşün meyvelerini toplamaya başlamış gibiyim ve kendimi eskisinden çok daha şanslı hissediyorum. Ettiğim dualar birer birer kabul oluyor ve her şeyden önemlisi gerçekten mutlu olmak istiyor ve ne olursa olsun mutlu olabiliyorum.

Bundan önce geçen üniversite yıllarımı yani bu iki seneden bahsediyorum hayatımın bir köşesine koyup, şanssızlıktan müzdarip Un- Lucky Luke(Red Kit olarak anılmakla beraber İngilizcede Şanslı Luke manasına gelmekte.. başına gelen un eki şanssız anlamında) olduğumu düşüneceğim. Belki bu adağı yerine getirmiş olmam şans konusunda benim hayatımı değiştirmeyecek  ama ben düşünce bakımından kendimi negatif olmaktan pozitif olmaya doğru değiştirdim. Bu da bana bu adağı yerine getirmiş olmamın verdiği huzurdan kaynaklanıyor. Belki de O'nun istediklerini yaptığımdan dolayı, O da benim isteğimi yapacak bir blogger'ın dediği gibi.

Sonraları görüşmek üzere.. Optimistik olun!! :))

Pazartesi, Temmuz 11, 2011

Bir Mühendis Adayı Olarak Çözümüm

Yaşadığım karmaşık duyguları okumuşsanız eğer nasıl çözdüğümü merak etmiş olmalısınız. Ya da hangi seçenekleri seçtiğimi bilmek istersiniz diye umuyorum.

İngilizce kursum ertelenmedi ve eğer bir gün daha ingilizce kursuna gitmezsem, bu kuru geçememem durumunda bir kur hakkım yanacak. Ve eğer ingilizce kursuna devam edersem, tatile gidemeyeceğim. Bütün bu seçenekleri gözümün önüne getirdikten sonra kararım şu yönde oldu. Neden hepsini yapmayayım ki dedim kendi kendime. Evet, hepsini yapacağım. Tatile de gideceğim, ingilizce kursunu bi kaç gün ekeceğim ama hocamdan o gün işleyeceklerini isteyip tatilde çalışıp kurumu geçeceğim. Hepsini yapacağım.

Beni tanıyan bilir eğer yapacağım dersem ölümle yarışırım. Herkesin bütün planlarını bir şekilde yerine getirmesi duasıyla.

Bugün bunun haricinde 3 tane daha yazı yazdım.. :))

Bana Göre Kötü Haber

Kötü haber. Kursa gittim ve kursu ertelemek istediğimi söyledim. Kursun cevabı çok sert oldu ve kesinlikle hayal kırıklığına uğradım. Erteleyemezsiniz çünkü bir hafta kursa gelmişsiniz. Böyle net cevapların üstüne konuşmam ben genelde eğer gerçekten haklı olduğumu düşündüğüm bir durum olsaydı. Sade bir Türk Kahvesi alabilir miyim derdim ve otoritemi ortaya koyardım. Haklı olduğumu düşünmüyorum.

Neyse, sonuçta bütün planları altüst ettim yine. Olsun ya belki mutlu olmam için bu gereklidir deyip atıyorum bir köşeye. Ertelenseydi ne güzel tatile gidecektim oysa ki şimdi o da iptal oldu. Stajım da iptal oldu. Hadi bakalım hayırlısı. Sene içinde çok fazla çalışmam gerek ki hiç bir dersten kalmayayım. Yazın iki stajı birarada bitirebileyim.

Şimdilik bu kadar, orucumun ilk gününde olanlar şimdilik bu kadar. Şimdi kurs başlıyor ve dersteyim. Saat 20.30 da bitecek. Ondan sonra belki bir yazı daha yazabilirim.

Sizin her şer gördüğünüzde hayır, her hayır gördüğünüzde şer vardır sözüne sığınıyorum..

Kafa Karışıklığım

Gün boyunca kendi kendime bir sürü sorun oluşturuyorum. Benim tek derdim bu galiba. Bugün aklıma geldi sanki staj yapmam gerektiği. Zorunlu bir iş etüdü stajım var ve bir şirket bulup onaylattıktan sonra okula geri getirme sürem ayın 15inde doluyor. Garip ve ben bugün babamı aradım ve ingilizce kursunu bırakıp gidip staj bulayım dedim. Babamın cevabı şu her şeyi birbirine karıştırdın be oğlum geçen hafta söyleseydin ablanla hallederdik. Şimdi kursu bırakacaksın buraya geleceksin tekrar geri döneceksin sonra 2 gün sonra yine buraya geleceksin, seneye yaparsın iki stajı da ne olacak. Benim savunmam da şu, baba ya kalırsam bir dersten. Cevap beklediğim gibi "e o zaman kalmayacaksın." Tabi ya, ne kadar kolay.

Bilemedim şu an ne yapsam, ne etsem. Bugün kursa erteleme işini söylemezsem daha erteleyemem. Eğer kursu ertelemezsem hiç bir işe yaramayacak çünkü çarşamba günü tatile gideceğiz zaten iki gün ekeceğim kursu. Kararsız ve karışık bir gün daha geçireceğim anlaşıldı. Oruç tutmaya başladım ama dün bizim caminin imama sordum. Mekruh olurmuş benim orucum çünkü bu kadar zayıfken oruç tutarsam kendime zarar verebiirmişim. Neyse, bugün tutayım da.. Sonra tutmam olmazsa.

Şu karışıklığı nasıl halledeceğim konusunda hiç bir fikrim yok. Eğer kursu bırakmazsam, staj bulmak için Bursa'ya gidemeyeceğim. Eğer staj için Bursa'ya gitmezsem de, seneye hiç bir dersten kalmayacağımın garantisini vermek zorundayım. Bu garantiyi verebilir miyim bilemiyorum. Olur da kursu bırakırsam, direk Bursa'ya gideceğim. Tanıdık birinin staj ayarlaması için yanına gideceğim, formu doldurtacağım ve geriye döneceğim tekrar Sakaryaya. Tabi bu ararda yol parası olarak 40 tl harcamış olacağım ve bu çarşamba değil bir sonraki çarşamba doğru tatile.. Bir 20 tl de ordan.. Hop 60 tl boşu boşuna bu benim kursun aylık taksidinin yarısı eder. Kendi kafamı karmakarışık etmekte üstüme tanımıyorum. Orucumun mekruh olduğuna mı yanayım. Staj bulamadığıma mı yanayım. Kursu bırakamadığıma mı yanayım. Kararsız kaldım. Babamdan habersiz kursu bırakırsam babam bir daha beni kursa gönderir mi ondan da emin değilim.

Yine aynı şey. Bindik bi alamete bakalım gediyoz nereye..
Ne yapın edin kendi kafanızı karıştırmayın.

Huzura Dönüş

Bugün farkına vardım yanlış giden şeylerin olduğunu hayatımda ve aniden bir karar verdim. Eski huzuruma dönecektim. Nasıl olacaktı ama bu onca zamandan sonra boynumu eğip, gururumu ayakkabımın arka kısmıyla ezip ben yeniden geldim mi diyecektim. Olurdu tabi, niye olmasındı?
Yarım saat tek başıma içtiğim nargileden sonra karar verdim huzura geri dönmeye. Biraz sarhoş gibiydim aslında çünkü nefes yerine nargile çekmiştim ciğerlerime.. Sorun değildi, gideceğim yer beni huzura her halimle kabul ederdi. O'da etmezse kim beni huzuruna alıp huzura erdirecekti. Kararımı verdim. Temizledim üstümü başımı, üzerime beyaz bir şeyler giydim. Belki temiz gözükürüm diye. Sonra gittim. Huzurun tadına vardım. Yarın da oruç tutacağım. Çok zayıfım ama olsun.. Huzur gerçekten önemli.
Mutluluğu niye başka yerde aradım ki bundan önce sanki. Neyse çıktım huzuruna. Ona en yakın yerde bekledim uzun süre.. Boynumu büktüm özrümü diledim. Kabul etti beni ve gerçekten huzurluyum şu an. Devam eden bir huzurum olması duasıyla, bugün sahurda yiyeceklerimi hazırlıyorum.
Ben, huzura erdim. Sözümü tuttuktan sonra da en mutlu insan ben olabilirim belki. Ama yok bu haksızlık olur diğerlerine. Bütün samimiyetimle özrümü kabul et. Bedenimi ruhumdan ayırdığında, beni utandırma. Bu bana yeter de artar nasılsa..

Pazar, Temmuz 10, 2011

Geçmişimden Anladığım

Geçmişim kimin umrunda ki? Hiç geçmişinde verdiğin sözleri yerine getirmek için onları hatırlaman gerektiğini düşledin mi? Bence sen sadece bir zavallısın geçmişini unutarak ondan kurtulabileceğini sanan. Yazılarını gelecek üzerine yazan ve sadece gelecek için gelecekle birlikte plan yapan. Hatıralar yaşamınıza yön verecek ve onlar sizin yaşamınıza yön verdiği sürece sizi ileriye götürecek gelecek ile yeşertecek.
Bir misal ile devam edelim bu yazının ikinci paragrafını yazmaya. Diyelim ki birinci paragrafı unuttuk, nasıl devam edebiliriz ki yazmaya. Bir blogger ın sözü ile devam ediyorum birinci paragrafı unutmadan geleceğime yön veriyorum ve soru işareti koymaktan korkuyorum artık. Çünkü geleceğim kesinleşmiş olmalı geçmişimle birlikte. Acılar olabilir tabi geçmişin içerisinde, unuttuğunuzda daha iyi olacağınızı düşündüğünüz şeyler olabilir. Ama unutmak ne kolaydır ne de o acılardan kurtulmanıza sebeptir ben söyleyeyim de siz bi deneyin görün. Tecrübenin konuştuğunu söylemiyorum, tecrübe susar benim içimde. Tecrübe sadece uyarı verir bir kere. Artık gerisi size kalmış.
Nerden aklıma geldi bu yazıyı yazmak kim bilir? Belki de "lazanyam" takma adlı blogger ın yazdığı daha sonra bana geçmişimi hatırlamamı önerdiğinden. Belki de geçmişimde boğulmamı istemeyenlerin bana çok büyük zarar verdiklerini bilmemelerinden kaynaklanıyor. Bir adak geldi aklıma öyle laf arasında söylediğim. Ondan sonraki hayatımı gözden geçirdim ve yanlış giden onca şeyi ona bağladım. Bakalım adağımı yerine getirdiğimde düzelecek mi hayatım. 3 gün oruç tutacağım ve tuttuktan sonraki gün buraya bloglayacağım. Değişen şeyleri yazacağım. Belki birilerinin daha geçmişindeki şeyleri hatırlayıp onları tecrübe gibi değerlendirmesine sebep olabilirim kim bilir.
Şimdilik hoşça kalın.. :))

Perşembe, Temmuz 07, 2011

Anlık Duygu Yoğunluğum..

'Ah' ı büyük bir geçmişe sahibim herhalde ya da geçmişi unutulmaz bir geleceğe mi demeliyim. Aynı acıları yaşamaktan korktuğumdan, geçmişimden vazgeçemedim. Unutmayı çare olarak önüme sunanlara işlerini yapmalarını söyledim.
Aynı melankoli hava var yine ve hala içimde, hep içimden bahsettim ya sizlere artık içim dışım bir diyebilirim rahatlık ile. Artık görüntülerin neleri ifade ettiğinden bahsetmenin zamanı geldi bence. Bir erkek ona göre güzel bir kız gördüğünde ne hissetti ise, aynı duyguları hissettim bugün ben de. Çok güzel değildi gördüğüm şey ama yeterliydi benim kalbimi yerinde titretmeye.. Hemen geçmişim geldi gözümün önüne, git istemiyorum seni desem de nafile. Ona mı benzettim gördüğüm şeyi der demez, saçmalama dedi yine içimden bir ses ve yine aynı yaptırım kulaklarımda. Unut artık yeter.
Kolay değil azıcık anlayın beni de, ama bugün hissettiklerim geçmişime çok benziyordu nedense. Bugünkü biraz fazlaydı geçmişimden hem de öyle bir fazlalık vardı ki duygularımın içerisinde sanki ömrümü geçirebilirdim bu his ile. Sonra içimdeki ses açık ol dedi. Konuş artık dedi. Korkma dedi. O ne dediyse tersini yaptım ben. Çünkü onun dediğine göre silmeliydim geçmişimi yazmalıydım onu yeniden.
Böyle karışık, bir o kadar da heyecanlı duygu yoğunluğu yaşadım yine. Görüşmek üzere..

Pazartesi, Temmuz 04, 2011

Endişe Sebebi

Bu mu endişelendiren seni. Hayatımı senden başka biriyle paylaşacağım düşüncesi? Üstelik üzerinden yıllar geçen bir sevgi hatta sevgi mi o bile belli değil ki.. Neyse, bahtsız kerim öylece yoluna devam etmeli. Bu bahtsızlığın da üstesinden gelmeli. Bir şekilde gelmeli.
Oysa çeşit çeşit düşüncelere boğulmuştum ben, aradığım bu demiştim. Ne fiziksel özelliğini bulundurdum göz önünde, ne de herhangi bir nedenden dolayı gözükme gözüme dedim ona. Anlamadı.. Neyse, bahtsızlık yine vurdu başıma. Ağrı yapıyor son günlerde kendisi artık. Bir ağrı kesici almanın ya da bütün geçmişi geleceğim ile birlikte unutmanın vakti geldi. Sevdim gibi oldum da geçti.
Kıskançlık mı bu? Yoksa bu bir savunma şekli mi aynı beni oluşturan spermden sonra kapanan yumurta gibi. Olabilir de olmayabilir de. Ama bildiğim ve çözdüğümü düşündüğüm bir şey varsa karşıcinste. O da ikinci bir kızın düşüncesinin bile yettiği hatta arttığı.
Unutturmayı unuttum demiyor kimse nedense.. Unutturmayı deneseydi başaracağından adım gibi emindim oysa ama neyse..

Cuma, Temmuz 01, 2011

Beklediğim Melek..

Hissiz bir gece sessiz bir hatıra benim zihnimdeki. Kafaya şapka niyetine bile takılamayacak üzüntü dolu hikayeler hatrımda yine.
Kaçtıkça kovalanan kovalandıkça kaçan bir benliğe sahip bedenim. Acısada öldürmez diyen şarkılara inat acıttıkça ölüme daha çok yaklaşıyor sanki. Geceleri döktürdüğüm kelimeler silsilesi bu okuduğunuz.
Ne geçmişimi düşünmek isterim bundan gayrı ne geleceğimde planlar kurmak isterim ben. Geçmişin de geleceğinde ta.. Neyse.. Yine gecenin sepsessiz bir anında acılarla mutlu olan mazoşist bir ben oldum çıktım adeta kendi kendime. Her yanım mutluluk herkes pozitif olsa ben de böyle olur muydum sizce? Hep sorular hep yanıtsız yanlışsız hayatlar örnek aldığımdandır dedim de geçtim öylece.
Belki bugünün geçmişine baksam acı hatıralarımdan mutluluklar çıkarsam ufacık yine sizce ben benliğime kavuşur muyum yine? Başladım yine, neyse..
Kafa karışıklığı belki de sadece benimkisi yazılanların bir anlamı yok belki. Belki de anlam derinliği içerisinde boğulanlar çıkacak aranızdan. Belki de bu yazıyı hiç okumayanlar. Olsun.. Bu yazının okunmamışlığı da acı bir hatıra olarak canlanır belki geleceğimde. Neyse bugün geldi öbür gitti olacak yine.
Yine yanlışlar deryası bahtsızlıkların bedevisi olacağım belki de. Belki öyle bir şans meleği bulacak ki beni, şanssızlığı özleyeceğim sadece. Belki okunur belki de gelir beklediğim.

O Kız Bölüm 2

Hikayemizde ufak bir hatırlatma ile başlayayım. Malum kız önüme oturmuştu lise 2 dönemimde ve sevgilisi ile aralarında sorun vardı. Ben de burnumu soktum sorunlarına demiştim.
Öyle bir duygu oluşmuştu ki ona karşı içimde sanki ne yapsa hoş görecektim. Ne yaptığı önemli değildi sanki benim için. Önemli olan neden yaptığıydı. Bir dershaneye gidiyordu sevgilisi ile birlikte ve iki senelik süreç içerisinde psikolojik olarak yıpranmıştı hikayemizin kahramanı. İçimde oluşan büyük yardım etme isteği beni ona doğru sürükledi adeta. Sürekli midesi ağırıyordu. Kendisini kötü hissettiğinde sevgilisi yanında olmuyordu. Hatta abartıp gelip onu azarlayıp sınıfına geri dönüyordu. Ufak ufak notlarla başladım yardım etmeye. Onun karnı ağırırken, ben ona onu mutlu edecek notlarla yardım ediyordum kendimce.
Rahatsızlığını öğrendiğimde, eve gidip geniş çaplı bir araştırma yaptım hakkında. Onun iyi olması için kendi hayatımı mahvedebilirdim ki ettim de..
Sürekli mutlu olması gerekiyordu sürekli kendisini iyi hissetmesi gerekiyordu doktorun verdiği diyetlere uymadan bu hastalığı yenmesi gerekiyordu. Notlarla başlayan ufak doktor hasta ilişkimiz, bir süre sonra kendine geldi ve sevgilisinden bir şekilde ayrılması gerektiğini hissetti kahramanımız. Fakat çok uzun süre olmuştu neredeyse 3 senedir çıktığı birinden vazgeçmek, vazgeçmekten öte sevgilisini vazgeçirmek üstelik lise son döneminde iken hiç de kolay olmadı.
Sonrası hiç kolay değildi. Hem benim hem onun için ve öyle bir his yumağıydı ki içimdeki sanki onda yaşıyordum. O kadar onu yaşıyordum ki nereye gittiğini ne yaptığını ve ne hissettiğini tahmin edebiliyordum ve bu da onu etkiliyordu sanırsam. Ne olduğunu bilemediğim bir anda terk etti beni. Sevgilisinin bana zarar vermesinden korktuğunu söyledi ilk aradığımda ve son şarkımızı söyledim ona..

http://fizy.com/#s/1aj7s1