Cuma, Ağustos 19, 2011

Külleri karıştırırken, 'aşk' çıksa ya içinden birden


Nasıl bir hayat ya bu benimkisi? Hep isyana sürüklenen duygular bütünü sanki. Kalbimin orta yerinde bir tokmak gizli. Her düşüncemi bitirdiğimde var gücüyle vurmak üzere kendisi. Artık iyice çürüdüğünden mi yoksa yıllardır gerçekten gülmeyi unuttuğumdan mı bilmem, acıtmıyor kendisi kalbimi ve artık aramıyor hatırlatmak için bana sessizliği.

Çok şey yaşadığımı iddia etmiyorum, ama yaşadıklarımın kalbimde bıraktığı etkiyi anlatmak istiyorum sizlere. Bu yazıyı okuyanlara tecrübe olsun diye. Devrik düşünceler arasında boğulmaktan alamadım kendimi yine ve anlamsız da olsa devrik düşünceler kurdum kurdukça daha çok boğuldum o düşüncelerin içinde. Neyse kendimdeyim ya o yeter bana. Acımasız düşünceler bugünlere geldim sonunda. Büyük bir kahramanlık ateşi vardı içimde doğduğumdan bu yana ve o ateşi bir kişiye harcadım umarsızca ve ateşim söndüğünde anladım. O ateş sönmez ama söndürülebilirdi platonik aşklar tarafından. Artık kahraman olma arzusu yok içimde. Çünkü bir kişiye kahraman olmuş bir bireyim ben sadece. O kişi ki kahramanlığımı beğenmedi. O kişi ki benimle yaşamak yerine beni ezip geçti.

Bir kaç sene daha küllerini karıştırdım ben o ateşin, söndüğünü bile bile karıştırdım durmadan. Belki bir kıvılcım bulurum içinde de azıcık da olsa yakarım diye. Ama olmadı hala da sönük duruyor o ateş ve ben hiç bıkmadan karıştırıyorum o külleri. Olur da bir kıvılcım oluşturabilirsem küllerin arasından ya da belki bir aşk ateşi doğar da kahramanlık ateşimin küllerini yeniden doğurur. Ruh eşim gel artık yak şu ateşi ne olur.. Beklemekten sıkıldığımdan değil de üşüdüğümden çağırıyorum seni ve bekliyorum uzun yıllar boyu. Saçlarım ağırsa bile bekleyeceğim seni ömür boyu.

Hiç yorum yok: