Salı, Kasım 08, 2011

Gelmedi Yine

  Ve zamanı geldi sonunda yeni bir yazı yazmanın, asosyallikten vazgeçip hayata adım atmanın. Sosyal bir yaşama tekrar merhaba diyebilmenin. Geçmişe bir çizgi attım artık ne kadar uzun süre üzerinde durur bilmem geçmişimin. Ama yazdıklarım ve yazacaklarımda göreceksiniz bu çizgiyi eğer takip ederseniz. Zamanında uyarıları dikkate alarak kafiyeli yazılar yazmayacağımı söylemiştim, vazgeçtim. Attığım çizginin ebedi olması için bütün tecrübelerimi vaat edebilirim.

  Uzun bir süre yazılarıma ara verdim ve yazmayı çok özledim. Belki bu ufacık yazı gidermez hasretimi, belki gözlerimden yaşlar akarak yazıyorum bu yazıyı ama olsun. Beni anlamaya çalışanlara sesleniyorum. Bir ben var bende benden içeru diyorum Aşık Veysel tavrıyla. Aşık olup hayatımı karşı cinse adamayı o kadar çok istiyorum ki bu arzu beni erken bir tarihte şehvet ile buluşturacak diye çok korkuyorum. Erkek olmanın acısı var içimde, ağlayamazsın dediler ya bir kere. Sanki bizim gözyaşı keselerimiz yaş üretmiyormuş gibi. Aksine, çok ağladım da içime akıttım gözyaşlarımı dışarıya akıttığım yalancı gözyaşım olmadı hiç. Hiç ama hiç boşuna harcamadım gözyaşlarımı israf etmedim onları. Yine döndüm aynı noktaya sessizlik kalbimi kara bir bulut gibi sardı. Yazdıkça yazasım geldi kursağıma dayandı. Çıkmadı ağzımdan sözler, içime ağlamaktan öteye gidemedim. Sanki çok fazla mı uzattım ne ettim.

  Anlatmaya henüz yeni niyet ettim. Biri geldi. Kalbimin kapısını tıklatıp içeriye girmek istedi. Önce kimsin, nesin dedim tabi doğal olarak. Sonra henüz daha erken içeriye girmek için dedim. Dönmeseydi arkasını hemen, girebilirsin diyecektim. Bilinen bir hikayedeki gibi senim diyebilseydi, onu içeriye buyur edecektim. Olmadı, olmayacak gibi hissetmeye devam ediyorum. Yalnızlıklar kumsalının kumlarında bir inci tanesi aradığım sadece ve yazılarımı okuyan okumayan herkese sözlerim. Aşk, bu dünyada yaşanıp ahirete taşınan bir şey. Öbür dünyaya taşımak istemeyenler olacaktır aşkını, onlar hemen bu dünyayı terk etsinler.

  20 günlük asosyallik sürecimde yeni yeni tecrübelere sahip oldum. Çeşitli bahtsızlıklar başımdan ayrılmadı yine, bayramın ilk iki günü çiftçilik ve hayvancılıkla geçti. Önümde 9 çeşit iş varken ben angarya işlere zaman ayırdım yine, garipti. Yeğenime oyun yükleyip, yüklediğim oyunların bir kısmını geçmekle uğraştım. Bazen köyün ayazında fasulye savuran(köyde böyle deniyor, pisliklerini ayırmak manasında) babaannem ve dedeme yardım ettim. Bazen hayvanların önüne ot koydum. Bazen ders çalışmaya çalıştım ama çalış(a)madım. Öyle geçti gitti işte bayram şimdi önümde bir tatil günüm daha var ve yine işler işler işler birikti işler..

  Bu yazıya başlık koymak çok zor olacak çünkü yine saçmaladım galiba, bir kişi aklındaki bütün her şeyi yazıya dökmeye çalışırsa böyle olur. Manidar bir söz söyleyelim de başlığı o olsun bari. Kaç dedi geçmişim geleceğinden, bin dedi aşkın trenine, bekledim bekledim ve aşk gelmedi gittiği yerden. Oysa gelip oturup baştan yazsaydı ya beni. Türküler, hayatımı anlatmaya devam etti.(Arada kroluğum tutar benim, bakmayın. Aslında arabesk sevmeyen biriyim.)

http://fizy.com/#s/1aoxle

4 yorum:

Adsız dedi ki...

''Dönmeseydi arkasını hemen, girebilirsin diyecektim..''
diyecektin demesine de..
o bunu nereden bilecekti..
bilse dönüp gider miydi..?

Mühendis'ül Edebiyat dedi ki...

Hayat da sınavlardan ibaret değil mi?
Bilemediyse sınavı kaybetti.
Belki de ben kaybettim kim bilir.
Eğer senim diyebilse ve biraz sabretseydi, kapı sonuna kadar açılacak içeri girecekti.

Adsız dedi ki...

Bazen söyleyeceklerimi çoktan yazılmış olarak bulmak sanki rahat hissettiriyor... Devam et yazmaya Üstad! yaz.. hep yaz..

Mühendis'ül Edebiyat dedi ki...

Eyvallah genç. Yazacağım Allah izin verdikçe ve hep sizlerin kalplerinin sözcüsü olmaya çalışacağım.