Cumartesi, Aralık 31, 2011

2012'den önce bir Deneme

Değişiklik olacak 24 saat kadar sonra, ee sonra ne mi olacak? Benim hayatımda bir değişiklik olmayacak. Bu blog var ya uzun süre yaşamaz ben söyliyeyim.

Yarın yapmayı düşündüğüm bir süpriz var aşık olduğum kıza, bakalım yapabilecek miyim? Bir fotoğraf albümü düzenleyip hediye olarak vereceğim. Sonra da, gözüm senden başkasını görmüyor benim ama Almanyaya gideceğim diyeceğim. Ne diyeceğini merak etmiyor değilim ama tabi yine bahtsızlığıma denk gelip kızın yurtta olmadığı a'na denk gelmezsem ki muhtemelen böyle olacak(olsun demiyorum olmasın.)

Neyse işte, yarın kızın yurdunun önüne giderim ya da gelirse benimle birlikte bir kafeye gider orda söylerim içimden geçen anlık şeyleri işte ya bir sevgilim olur yeni yıla girerken tabi o eğlenecek o akşam gece geç saatlere kadar. Uff.. Ya da olmaz işte, ben de kitap yazarım yazar olurum. sonra imzalar veririm artık.

Hayatım karmaşık gidiyor yine. Zaten bir normal bir hayatım olmadı ki benim ilkokulda başladı karmaşa bilen bilir. Okuma yazma bilerek ilkokula gittim. Arka sırada bana hayat bilgisi kitabı yazdırdılar falan. Karışık işte.. Hiç normal bir hayatım olmadı benim. Artık normal gibi bir hayata girdim derken de, işte tam final döneminde(olacağı bu ya) aşık oldum. Hem de hayallerin en babasını kurdum aklımda. İnşallah yarın birlikte çözüm bulabiliriz. Onu bunu bilmem de.. Bildiğim bir şey var gözüm sadece onu görüyor. Bildiğin en taş kızlara bile bakmaz oldum. Umarım yarın güzel şeyler olur yani yarın diyorum da sabahtan bahsediyorum.

Saçma bir yazı olmuş olabilir ama aptal aşık sözleri bunlar affedin ne diyeyim. Son olarak, miladi yılın son gününde yazdığım son yazıda istemek isteyip te isteyemediğim şeyler var. Onlar da olsun. Herkes mutlu olsun. Lazanya'da mutlu olsun, sonra CYK da artık bir sevgili bulsun. Herkes mutlu olsun da ben olmasam da olur.

Pazartesi, Aralık 26, 2011

Zamanın Karmaşıklığından Sebep

Final dönemleri geldi çattı, hatta bugün birini çıkardık bile münasip bi yerimizden. Neden böyle yapıyorlar anlamıyorum, tamam lan anladık hocasın da, sorduğun sorularla bizi mi test(klasik şemsiye'nin tersi) ediyorsun kendini mi tatmin ediyorsun. Anneni düşün biraz, rahmetli de olsa kemiklerini boşuna sızlatma yani.

Tamam, ben iyiyim diyip sınav muhabbetinden uzaklaşıyorum. Asıl mevzu başka aslında yani buraya anlatmam ne kadar doğru olur bilemiyorum da. Zamansız bir aşk'a tutuldum ben galiba. Hem de öyle böyle değil, sırılsıklam hatta sımsırılsıklam. Hangi pekiştirmeyle pekiştirsem az yani. İşin garip tarafı Almanyaya gidiyor olmam. Kimseye bekle beni diyemeyecek olmam. Hep ikilemde kalıyorum ben işte böyle. Bir de uzakta geliyor aşık olduğum kişi benden. Sanki sonsuz bir merdivenin en başındayım da ne kadar adım atsam yetişemeyecekmişim gibi. Ayrı dünyaların insanları olduğumuza inandırmaya çalışıyorum kendimi, sonra imkansızın varlığına inanmaya çalışıyorum. Ama bir türlü olmuyor işte.

Zaman denilen şeyi de bir türlü anlamıyorum. Biraz daha izin verse bana, harikalar yaratsam ben sana aşığım diyebilmek için. Ama yok illaki sıkıştıracak ufacık bir zamanda bütün hislerimi anlatmamı bekleyecek. Sonra hiç bir şey olmamış gibi çekip gidecek. Biliyorum istediklerim olmayacak yine. Ama olur da olursa. O zaman şansım döndü diyebilirim artık. Bahtsız kerim değil, gerçek kerim olabilirim. En son 9 yıl öncesinde tattığım bir duygu şimdi kalbimin sol üst köşesindeki. Ezber yeteneğimi altüst eden bir düşünceler furyası beynimdeki. Aşık mısın oğlum sen diyenlere hıı diyebilecek bir edada ve o kafadayım ben şimdi.

Zaman söylesene bana? Sen bekler misin beni? Peki ya aşık olduğum kişi o da bekleyebilir mi ki? Sorular yine beynimin alt lobuyla üst lobunu bir tencerede kaynatıyor gibi. Artık yüzümdeki o maskeyi çıkarmanın vakti geldi.

Sonuç:
Kaderimde varsa söylemek, dil görevini yapacak elbet.

Salı, Aralık 20, 2011

Bir Dilekçe Verdim Geri Döndü de Ne Oldu?

Yine değişik şeyler oluyor, bi yerinde dur be hayat. Adamakıllı olduğun yerde kal. Evet, nazar değmesin diye açıklamadığım şeyi açıklıyorum. Perşembe günü bir mail geldi ve hochschule bremerhaven okulundan application form göndermişler. Yani erasmus değişim programı ile Almanyaya gidiyorum.

O heyecanla direk birlikte dilekçe verdiğimiz arkadaşı aradım. Olmuş dedim olmuş. Ama arkamda bırakacaklarım geldi sonra aklıma, yapacağım biriktirdiğim işler. Boşverdim hepsini biraz daha sokak ağzıyla konuşmak gerekirse siktir ettim hepsini. Yapabildiğim kadarını yapacağım tabi de olmuyorsa zorlamayacağım yani. Burdan yazmaya devam edeceğim o günlerde, henüz application formu posta ile göndermedik o yüzden bu yazıyı muhtemelen formları ve diğer zımbırtıları gönderdikten sonra yayınlarım. Birkaç arkadaşıma anneme ablama babama falan söyledim. En son ablama söyledim. Tabi birlikte kaldığımız için düşünmeden edemiyor. Garip bir şey oldu, evi mi kapatacağız ne yapacağız. Sonra benim telefon abonelikleri ne olacak. Babam kendi kafasında çözmüş mevzuuyu ama hadi bakalım hayırlısı.

Sorun yok gibi şimdilik her şey hızlı ilerliyor, bir de şu finallere konsantre olmam lazım ki yaz okuluna da gelemeyeceğim. Bari okul uzamasın. Neden böyle çetrefilli karışık bir hayatım var benim diye sormadan da edemiyorum ya neyse. Hayırlısı, her zaman dediğim gibi. Alles wird gut(All is well/Her şey güzel olacak.)

Almanya anılarımı artık part part(Almanca olan) yayınlarım. :) Özleneceksin Türkiye.. Bundan eminim.

Ne Olacak Halimiz?


Hep bir umut içimizdeki,
A'nı yaşamak yerine anılara boğuluyoruz.
Bilmeden ve istemeden tutuluyor kalbimiz bir şeye
Sonra koştur peşinden dur.
Ne olacak halimiz böyle?

Sessizce yanacak kalbimiz,
Gözümüzden yaşlar ateş gibi akacak.
Okyanusları akıtsalar içimize ateşi söndürsün diye,
Fayda etmeyecek.
Sonra yine aynı soru,
Ne olacak halimiz?
Yanıp yanıp eriyecek miyiz.
Yoksa büyük yangına rağmen
Küllerimizden dirilecek miyiz?

Salı, Aralık 13, 2011

Hayatımdaki Gariplikler

Boş bir heves, beni eskilere götüren eskilerde yaşatan insanlar. Kendimi kötü hissetmeme sebep olan dersler ve kişilikler. Son günlerimin özeti bu son söylediğim cümleler. Acınacak halime gülmenin verdiği haz şu an bu bedenimdeki. Bir de uzaktan sevmenin verdiği bir his benimki. Saçmalama diyen çok olur bazen böyle yazılara. Bir de anlam bütünlüğü olmayan cümleler kurmuşsun kurduğun cümlelerin sonu yok diyen de.. Önemli değil ben yazıyorum ya o yeter de artar bana elbette.

Gelelim son günlerime, anladığımı düşündüğüm bir arkadaşımla tartıştık bir kaç gün önce. Sonra memleketime gittim ve artık bu şehire karşı nefrete yakın bir duygu hissettiğimi farkettim. Haz almak istediğim şeylerin sayısı arttı ama bu şehirde değil memleketimde her şeyden haz alabildiğimi farkettim. Neyse fazla dağıtmadan konuya gelelim. Birilerine yardım etmeye çalışırken, diğerleri sizin gözünüz gibi baktığınız çiçekleri devirir bazen düşüncesizce. İşte bende de öyle oldu. Ben, herkese yardım etmeye çalışırken, hiç kimse iyilikten anlar oldu. Ben yine iyilik yapıp denize attım, Halık'a ithafen de.. İşte sanki boşa gitti benim iyilikler neyse, orası pek önemli değil.

Bazen öyle derin duygulara bürünüyor ki bu beden ne anlamak mümkün oluyor kendi kendimi ne de kıyından köşesinden anlatmak birine. Bazen öyle derin cümleler kuruyorum ki aklımda, kendi kendime şaşırıyorum bu ben miyim diye. Yılın başının benim için özel bir değeri yok, sadece tarih hanesindeki rakamlar değişiyor o kadar. Eğer biri benim için özel olacaksa, ona yılbaşında değil kendi takvimimize göre hediye alırdım.

Saçma bir şey oldu bir de geçen gün, 'o kız' diye bahsettiğim kızın ikizini gördüm minibüste, ses tonuna varasıya kadar aynı kız. Peşinden gittim belki gerçek olabilir diye. Sonra birara gözlerimi kapattım saçmalama halüsünasyon mu görüyorum diye. Yok kaybolmadı.. Belli bir süre arkasından gittim sonra saçmalama kerim dedim kendi kendime ama yine de engel olamadım kendime. Ona rağmen gözden kaybettim nereye gittiğini nerde oturduğunu bile öğrenemedim.

Unutmak istiyorum artık geçmişi, geçmişte yaşananları yeni bir defter almak bu kadar mı zor. Zor olabilir de imkansız olmamalı tabiki. Yapmak istersen yapabilirsin kerim dedi biri ve yine gözden kayboldu gitti. Galiba bu sefer halüsünasyondu.

Cumartesi, Aralık 03, 2011

Ağlamıyorum, Anlatıyorum

Hayatta aralıklar bırakırsın bazen, kapısını aralarsın geleceğinin. Yüklemleri sona koymak istemezsin. Radyo dinlerken başka bir şarkı söylemek istersin. Büyük olur beklentilerin, yanında küçük kalır yalnızlıkların. Uzun bir geleceğe ait planlar yapmak yerine, anı yaşamak hoş gelir içine. Yazarak anlatamazsın anlatmak istediklerini sesin kısılır hayata karşı ve bağırsan bile duyuramazsın sesini.

Yeni bir hayat istersin hep, sil baştan başlamak istersin ama olmaz. Çaresiz boyun bükersin kaderine. Kalbini paramparça eden aşkların iyileşmesini beklemeden acıyı özlersin. Aşk acısı, kalbinde alışkanlık yaratır ve sen bu acıya hasret kalırsın. Bende öyle oldu. Kalbimin kırıklıklarından hissettiğim acı, bende tarif edilemez bir haz yarattı. Yani beni öldürmeyen güçlendirdi. Şimdi çok güçlü bir kalbe ve hissiyata sahibim. Acıları normalleştirip gülebiliyorum. Yalnızlıkla başbaşa kalıyor ve artık akıtmıyorum gözümden yaşları.

Şimdi ayırt edemiyorum ne yapmam gerektiğini. Bu beden ve ruhu biriyle paylaşıp paylaşmama arasında kalıyorum. Beklentilerim hedeflere dönüşüyor ve onların arkasından koşuyorum. A'nı yaşamak yerine anılara gömülüyorum yine.. Ağlamak istememe rağmen güç engel oluyor bana. İçimdeki okyanusu denizlere koymaya çalışıyorum. Ağlamıyorum ama gülemiyorum da. Karmaşık yine düşüncelerim. Beni anlamaya çalışanlara kendimi anlatmaya çalışan bir beden ve ruha sahip sade bir birey gibi hissediyorum kendimi. Sonra gücüme yenik düşüyor hislerim. Bir damla gözyaşına okyanuslarımı sığdırıyorum. Yanlış anlamayın ben, ağlamıyorum. Anlatıyorum.