Cuma, Mart 30, 2012

Yeni Telefon Yeni Hayat

Almanyaya geldim artık şansım dönecek derken yine başıma gelmeyen kalmadı. Gerçi artık kendi kendime kuruntu yaptığımı düşünmüyor değilim.
İlk önce benim için en korkunç olanından başlayayım. Üniversite hayatım boyunca yanımdan ayirmadigim sadece sınav zamanlarında ağırlık yapmasın diye ayırdığım bir alet olan sevgili bilgisayarımdaki bütün veriler silindi. Geri getirmek için çok uğraştık fakat olmadı. Işte bu sebepten paraya kıyıp telefon aldım. Ama öyle bir telefon ki, bilgisayarı aratmıyor.
Işte şimdi sıfırdan başlamış gibiyim hayata. Aşkım da Ege taraflarında kaldı. Evet, yakın arkadaşlarımın bildiği bir aşkım vardı, tam olarak itiraf etmesem de aşkımı ima etmiştim ve geçenlerde o kız bana başka birine âşık olduğunu söyledi.
Açıkçası çok şaşırmadım çünkü böyle şeyler benim için normaldi. Onu olduğu gibi kabullenip aşk hayatıma da sil baştan başlama kararı aldım. Bir Htc Sensation Xl aldım. Daha doğrusu şöyle oldu, benim söylemiş olduğum bir internet sitesinden ucuza bulup alan arkadaşım telefonu bana üzerine kâr koyarak sattı. Telefonum güzel ya artık sizlere daha çok yazabileceğim için mutluyum.
Nisan sonuna doğru bir gezi yapacağım gezdiğim yerlerle ilgili yorumlarımı ve fotoğrafları paylaşırım. Şimdilik bir Hamburg fotoğrafı bu yazı için yetsin. Wir schreiben nacher. TschüSs...

Salı, Mart 06, 2012

Karmaşık Hayat

Yanlış günleri doldurdum sanki hep yanlış kişilere söz verdim galiba ben. Yanlışlar içerisinde boğulan yanlış ama yanlışsız gözüken bir adamım ben sadece ve öylece duruyorum bu hayat denizinin orta yerinde sessizce.

Ağlamaklı aslında hep gözlerim. Beni anlamayan sanki bir tek sen miydin? Karşımda biri varmış gibi konuşmayı ona benden bahsetmeyi özledim. Sen benim için özeldin. Ama bunu bir türlü bilemedin. Sana söylemek istediklerimi bir ajandaya doldurdum ve sana bir kelimesini söyledim sadece ve sen gitmek istedin. Öyle olur ya zaten hep bir türlü dönmez ya şansım.

Herneyse, ağladım aslında içimden ben ve ne derse desinler bana, gülmeyi becerebildim dışımdan. İkiyüzlü bir yüzsüzüm aslında ben. Suratıma küfretseler gülebilecek kadar yüzsüzüm. Bilmem anlatabildim derdimi size ben. Öyle ama sessizce geldim bu dünyaya aynanın karşısında doğdum sanki ben hep kendimi tanımak için yaşadım sadece. Gözlüksüz doğdum mesela ama gözlükle büyümek onunla tanınmak zorunda kaldım sonraları. Öylece yaşadım aslında sessiz ümitsiz ve çaresizce..

Ölmek ister ya bazen insan, sonra ardından hemen vazgeçer ya; işte öyleydi benim için de yaşam. Ölüm ile hayat arasında gidip gelen biçare ben, başlıksız yazılar yazmak istesem de yapamayan yanlışlarla dolu yanlışsız gözüken sade bir ben. Bekliyorum şimdi. Öylece ölmek ister ve ardından hemen vazgeçer gibi...

Pazar, Mart 04, 2012

Almanyadan İlk Yazı

En sonunda okulda bir klavye bulup yazmaya başladım. Daha doğrusu bir internet buldum diyelim. Evet, çoğunluğun bildiği gibi Almanya, Bremerhavendayım. Bu postu ordan yazıyorum demek için o kadar zaman geçti ki aradan sanki yıllardır burdayım gibi hissediyorum. Burası küçük bir şehir ama işinize yarayacak her şeyi bulabiliyorsunuz orası güzel. Bir de yemek yerken sıkıntı çekiyorum. İşte acaba dışarıdaki yemeklerde bir şeyler var mıdır falan diye o kadar. :)

İlk günümü anlatabilirim aslında gelmemin üzerinden henüz bir hafta geçmesine rağmen o günü hala hatırlıyorum. Umarım ömrüm boyunca da unutmayacağım. Cüneyt abi ile birlikte geldik. Kendisi Türkiye'de bir nevi komşumuz olur. Annemler ile birlikte havaalanına gittik önce sonra işte yine bahtsızlık olacak ya, 11deki uçağa 8 de gittik. :) Neyse uçağa bindik sonra indik işte. İndiğimde ilk soğuğunu yedim Berlinin. Orada bir taksici bulup taksiye bindik saat 2 civarıydı indiğimizde sonra Cüneyt abinin ofisine gittik orada bir kahve içtik sonra tren biletlerinin çıktısını aldık falan. Sonra Cüneyt abi bize köfte ısmarladı sırf meraktan istedim yani köfteyi aslında işte sonra hoptbahnohf(merkez tren istasyonu) a gittik berlindeki. :)

Artık Cüneyt abinin ayrılık vakti gelmişti. Trenleri takip etmek de bize kalmıştı. İlk önce bi tren peronuna önce 11 di galiba sonra bi tane daha falan derken iki kez aktarma yaptık. :) En son Buxtehude ye gittik. Son trene orada bindik. Güzeldi ya bayağı eğlendik. Yolculuk boyunca. Sonra işte Bremerhaven a geldik. Beni daha önceden tanıştığım biri alacaktı ama işte aptal kafam, Gizemi yalnız bıraktık. Taksiye bindirdik gönderdik kızı. Sanki bıraksak olmuyordu. Neyse işte, o ilk kazığını yemiştir taksiden ve eminim onu hayatı boyunca da unutmaz. Sonra eve gittik. Evde bulaşık makinesi var sonra ekmek kızartma makinesi sonra yumurta haşlama makinesi. Mutfağa girince anladım. Dedim ki işte burası Almanya. :) Ben de artık bir makineyim.

Şakası bir yana öyleydi yani her türlü imkan var. Sonra işte okula gittik falan. Daha sonra ayrıntılı bir şekilde okul zamanımı anlatacağım. Şimdilik bir kaç fotoğraf yolculuktan. Sonra dooğru eve. :) Hadi görüşmek üzere..