Cumartesi, Haziran 30, 2012

Beklenen

Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar?

Necip Fazıl Kısakürek

Cuma, Haziran 29, 2012

Sade Bir Sevgi İstediğim Sadece

Bir ilişki istediğim sadece,
Yalansız ve şeffaf.
O kadar şeffaf ki,
Duygularımız dahi anlaşılsın,
Gözler buluştuğunda.
O kadar yalansız ki,
Dilimiz düğümlensin,
Yalan söylemeye kalktığımızda.

Anlaşmaya çalışmayalım hiç,
Anlaşılsın nasıl olduğum yanında.
Göze batmadan yaşayıp gidelim.
Ne mükemmel olalım,
Ne de vasat.
Ne her gün tartışalım,
Ne de hiç tartışmadan yaşayalım.

Sade bir ilişki istediğim sadece,
Günahsız, yanlışsız.
Kalbimin derinliklerinden çıkan,
Sade bir sevgi sözcüğü yetersiz olsun.
Buluştuktan sonra, ayrılık sözcüğü anlamsız olsun.


Cuma, Haziran 22, 2012

Bir Rûyadan Arda kalanlar

Sadece bir rûya gördüm bu gece. Saniyeler sürdüğünü bildiğim. Ama ömrümün sonuna kadar sürse şikayet etmeyeceğim.
Upuzun bir rûyaydı ama zihnimde şimdiki zaman ile geçmiş zamanı birleştiren, kıymetini bilmediğim anları devam ettiren ve beni gerçeklerle yüzleştiren. İçinde ruhumdan çok değer verdiğim bir kız barınıyordu. Benim onu ne kadar çok sevdiğimi bilmesine rağmen hala gözü başkasındaydı. Her başkasının adını andığında yüreğim burkuluyor. Ama üzülmesin diye ona bir şey diyemiyordum.(Türkiyede yaşamasına rağmen rûyada) Almanyadaydı, her gūzel şey gibi bu rûyanın da sonu olmalıydı. Şu an kaldığım yerde öyle bir ev olmayan bir eve bıraktık onu.
O kadar gerçekçiydi ki burda öyle bir ev olsa gider arardım onu. Rûya gibi olsun bu yazı da kısacık ve manalı. İnsanın hissettiklerini hissettirmesi Dünyanın en zor 7 şeyi arasında olmalı.

Salı, Haziran 12, 2012

Neyim ben? Üstinsan falan mı?

Bazen sûizanna sebep olur ya duydukların. Hani hayattan vazgeçme aşamasına geldiğin anlar olur da, takmazsın. Öyle bir an ona benzer bir zannın ardından yazıyorum bu yazıyı.

Bize söylenen her şeyin doğru olmasını beklemiyorum tamam. Ama söylenen her sözde eğer başka birinden bahsediliyor ise, bahsettiğin kişinin yerine koymasını beklerim ben insanlardan. Tanıdığım varlıklara insan olmayı öğretmek yerine Nietszche'nin tabiri ile üstinsan olmaya yaklaşmalarını sağlamaya çalışırım. Bu yazıyı belki yayınlar belki de yayınlamam. Gerçi farketmez, ne yaparsan yap sen hayatını bağışlasan dahi birine, diğerleri gibi ise huylu huyundan vazgeçmez.  Bunu bilir bunu söylerim ve acaba tebligat görevimin içine bunlar girer mi merak etmekteyim.

Her şeye rağmen kendimi diğer varlıklar kefesinde değerlendirememekteyim. Sebebini bilmeden kendimi üstinsan sınıfına koyma çabası içerisindeyim. Her şeye rağmen , görevimi yapıp bu dünyadan ne zaman göçerim merak içerisindeyim.

Halbuki ben ki, zavallı şanssız bir bedevi. Öyle ki karşıma çıkan her insan yanlış anladı, yanlış değerlendirdi beni. Hep yardım ettim onlara. Onlar bana düşmanlık yapsa da. Böyle geldi gidiyor hayat, bir gün  gelecek, denize atacağım iyiliği kimin bulduğunun önemi kalmayacak...

Cuma, Haziran 08, 2012

Sorgular, Boşluklar, Yapılacaklar

   Soruyorum kendime neden yazmalıyım ki? Neden yaşamalıyım ile aynı klasmanda bir soru bu sanki. Neyse, yazmak istiyor ve yazıyorum işte bu kadar basit. Sade geçmişime renk katmaya çalışan afacan bir ruha sahibim. Aslında ilk tanıştıklarıma geçmişimden kareler anlatmaya başlamasam çok iyi bir insan olabilirim.



   Uzunca bir zaman geçti son paylaştığım yazıcığın üzerinden ve ben yine bu aralıkta geçen boş zamanımın bana neler kazandırdığını anlatmak istedim sizlere. Okumayı çok seven biriydim ya hani önceleri ondan olsa gerek bir Almanca kitap aldım kendime stadtbibliotek'ten(şehir kütüphanesi). Okuyor muyum diye soracaksınız şimdi. Cevabı net olarak döneceğim size ve hayır diyeceğim tabi. Çünkü boş vaktin verdiği rehavet hastalığından faydalanıp yanımda biri olmadan hiç bir işe yaramayacağım düşüncesine kapıldım. Neden mi böyle bir düşünceye kapıldım. Bilmiyorum ya, sebebi belirsiz. Yanlış olduğu apaçık ve bu gece işe gittikten sonra kurtulmam gereken bir hisse sahip bu.Kendimi bir rehavet atmosferinin içerisinden çıkartmam gerek.

   Hayatımın bir bölümünü çalan telefonum için, ekstra bir şarj aleti almam gerek mesela. Sonra önümde konuları apaçık belirli olan 3 ödevimi 3 hafta içerisinde bitirmem gerek. Sonra artık, hocaların isteklerini yerine getirip ablam için bir gezi planı hazırlayıp, görmek istediğim o güzel 3 şehri(Paris,Roma, Barcelona) görmem gerek. Bu arada yapmam gereken şeylerin sayısı çoğaldıkça benim bu atmosferden çıkmam da zorlaşıyor biliyorum. O yüzden bazı ağırlıklardan kurtuldum şu an, yapacaklar listesinde sadece saydıklarım var.

   İstediğim zaman suratıma şapşal gülümsememi oturtup, insanlara kendimi aptal gibi hissettirebiliyorum. Neyse, bu yazıyı size yarım saat sonra kapanmak üzere olan okul kütüphanesinden yazıyorum. Elveda diyor yapacaklarımı yapmaya koyuluyorum. Hadi Tschüss..

Cumartesi, Haziran 02, 2012

Dertler Deryasının Aşk Kumsalından

  Yazılan bu yazılar ruhumu dinlendirmek için ve kime yazıldığı belli olmayan yazılardır. Demem o ki, ne kimse yanlış anlasın, ne de üzerine alınsın.

  Bir kor düştü yüreğimin en orta yerine yine. Gözlerimden akan yaşlar buharlaştı o kor sayesinde. Huzur buldu gözüm, bir kez bile olsun onu görünce. Engel olanlar oldu tabi onu görmeme, hatta az da olsa gönlümün onda olduğunu belli etmeme. Kimseye belli etmeden sevdim onu yine de.. 

  Yalan kelimesini bile kullanmadım onun yanında ve her göz göze geldiğimde belli etmedim yüreğimin eridiğini. Yine de içten içe sevdim seni.  Zaman geçirmek istedim seninle uzun süre ama nasıl mümkün olabilirdi ki bu? Ben bahtsız bir bedevi sen ise güzeller güzeli. Engeller vardı aramızda hiç şüphesiz. Her seni düşündüğümde kendimi küçük gördüm; çirkin sandım. Yakışıklı değilim ki, o bana niye baksın dedim. Ayrıca (söylemeden bilemem) sen bana o gözle bakar mısın ki? Hangi Leyla bir Mecnun yakışıklılığından etkilendi ki?

  Şimdi iki arada bir deredeyim. Bir platonik aşkın da gerçek aşk olması için çaba sarfetmekteyim. Olur ya da olmaz. Önümüzdeki engelleri ya birlikte aşan biri oluruz ya da platonik aşk okyanusunda boğuluruz. Tercih, şimdilik ikimiz, sonraları senin ben, benim sen olması için çaba gösteren senlikteki benliğin.