Pazartesi, Ağustos 25, 2014

Dönüşüm muhteşem olmasa da...

O kadar uzun zamandır yazmıyorum ki şu an nereden başlasam ve ne yazsam bilemedim. Aslında bir web adresi alıp orada yazma kararı almıştım ama, hem burası kadar keyifli olmuyor hem de yazamıyorsun be. Sanki oraya yazınca kimse okumayacakmış gibi hissediyorsun. Şimdi yıllar sonra geriye dönen ve kızına sadece ben geldim diyebilen baba gibi hissettim kendimi. Ve kesinlikle ben geldim diyip hiç bir şey olmamış gibi devam etmeyeceğim.

Çok üzgünüm gerçekten çok üzgünüm. Seni uzun süre yalnız bıraktığım hayattan hep şikayet ettiğim. Edindiğim arkadaşlıkları devam ettirmediğim için çok pişmanım. Ama eğer bu arkadaşlıklarım dostluğa yakınlaşmış ise, meşhur sözlerde dediği gibi "Yıllar geçse de üstünden... Bu kalp seni unutur mu?" diyecektir. Lazanya, CYK, Leah ve adını sayamadığım bir sürü bloggerdaşım. Belki beni tanımayanlar hala yazmaya devam etmeyenler. Hepsi bir yerlerdeler hayatına devam ediyorlar belki.

İşte burada öyle oluyor ki, sen yazıyorsun ve okuduğundan emin olmuyorsun kimsenin. Sen yazmak istiyorsun ve amaann ne değişecek diyorsun. Ne ve ise soru bağlaç ilişkisinn birleşimi ile ortaya çıkan sozcük ile "neyse" diyip, yazıma ve bunca süre zarfında hayatımda olanlara bir göz atalım mı yoksa günah çıkartmaya benzeyen bir eda ile bu yazıyı özür dileyerek bitirmeli miyim dilemmasındayım.(dilemma: ikilem anlamına gelen sözcük. bkz. Murat Menteş-Dublörün Dilemması) :)

Yazmadığım süre boyunca  3 Ekim 2013 tarihinden bahsediyorum. Binlerce hedef koydum kendime ve yıktım. :) Belki bir googol kadar düşünce oluşturdum kafamda. Şanssızlıklarım bundan milyonlarca kat fazla olabilir. :D Ama tabiki de hayat devam ediyor. Bir kaç önemli hedef ve hayale değinmem gerekirse, birincisi Almanya'da master yapma hedefim var ve gerçekleştirmeye 1 sene kadar yakınım. Bunun için önce master programlarına başvurdum ama yarı dönemde başvurduğum için hepsi dil öğren de gel dediler. Ben de bu sebepten arkadaşım Henning Bohlius(kendisi ari-Alman'dır.) tarafından bir kursa kayıt ettirildim ve bu özel kurs aracılığı ile bir hafta içerisinde Almanya'ya gideceğim. Tabi yine şanssızlığıma yenik düşmez isem. Sonra iki ayrı firmada çalıştım birisi eğitim danışmanlığı yapan bir firmaydı ve sadece 1 ay çalıştım ikincisi elektrik bağlantı elemanları yapan bir atölye hala çalışıyor gibiyim. Sanırım pasaportum gelene kadar çalışacağım.

Bu arada Alman konsolosluğuna gittim lanet Suriyeliler oradaydı. Bilmeyenler için söyleyeyim Halep'teki Alman Başkonsolosluğu İstanbul'a taşındı çünkü Halep IŞİD Terör Örgütünün elinde. Neyse işte sırf onlar yüzünden randevumu ertelediler falan sonra söyledikleri gün gidip işimi hallettim ki tabi kabul olmadı bana bloke hesap açın dediler 5 günde iş bankasından hallettim geçen salı günü evraklarımı teslim ettim ve hala vizemin gelmesini bekliyorum. Umarım bu hafta içinde gelir de ben de kursa gecikmeli de olsa başlarım.

Hee bu arada blogu açmama sebep olan O Kız ile barıştık. Artık psikoloji mezunu bir dostum var. Ve bir konuda anlaştık ki o da artık yardım etmek istediklerime aşık olmayacağım. :) Belki o da okuyucularımdan biri olur. Öyle işte..

Hep bunu yazıyorum ama bu sefer yazmayacağım. Belki de bu sefer Almanca yazsam daha iyi. Ich glaube, ich ließe meine Blogzeite. Jetzt werde ich versuchen, zu schreiben. Ich weis es nicht ist das richtig oder falsch. Wir gesehen. :)

Bir şiirle bu yazıma son vereyim.

Bir hataydı belki de yaşamak,
Arzum dahilinde olmasa da,
Ölüme adım yazıldığı zaman,
Aşk benimle olmasa da..

Hayatımı alt üst eden bir yaşam,
Bir de öylesine sade bir geçmiş,
Ümitsiz bir adam gibi,
Ölümü bekliyor sadece ve sessiz.

Özlem ve hasret iki ayrı sözcük,
Oysa bir mi ikisi de?
Bence hasretin verdiği etkiyi,
Özlem veremez kimseye..