Pazar, Haziran 21, 2015

Atalet-i Âli

Hayaller dünyasının içinde binlerce yıl insan ömründe bir yıla yakın bir süre zarfında bu hayatımdan geçen... Hep istemiş olduğum bir şeyin arefesindeyim ama bir türlü tam olarak ne yapacağım ya da nasıl bir ilerleme kaydedeceğimi belirleyebilmiş ve başlayabilmiş değilim. Karmaşık kelimelerim yine sizleri aldatmasın basit cümleler kurmak yerine ömrümün çoğunu insanlara yardım etmeye adamış biriyim.

Neyse gelelim neler olduğuna ve bu blogu nasıl günlük gibi kullandığım faslına devam etmeye...

Hayatımdaki en büyük değişiklik mekan ile ilgili oldu. Artık Bremende yaşıyorum ve en az bir sonraki senenin Mart ayına kadar burada ikamet edeceğim. Buraya niye geldim nasıl geldim bunların bir önemi yok diyerek rahmetli Kemal Sunal'a da değinmeden edemeyeceğim. :) Ama gerçekten bir önemi yok yani. Bir amaç uğrunda koşturuyorum fakat şöyle bir sıkıntı var ki o amaç uğrunda olduğumu söylemekten başka hiç bir şey yapmıyorum. Amacım "almanca öğrenmek" mesela ama dil öğrenmek için bu kadar yol gelmeye, yaşadığın yeri değiştirmeye, sevdiğin veya seveceğin insanları terk etme lüzumunu aklımda sorgularken geldiğim nokta pek iç açıcı olmuyor. Her an geri dönme arzusu ile yanıp tutuşurken bir yandan da hadi yaparsın sen diyerek kendime gaz veriyorum. Kitaplar okuyorum diziler seyrediyorum. Hayatımı dünyevi bir insan gibi geçiriyor, dünya denilen gereksizliği gerekliymiş gibi sayıyor, kısacası; ehl-i dünya oluyorum. Halbuki buraya gelmeden önce ne çok arzu etmiştim bunu.



Şimdi gelelim lisan öğrenmek ile ilgili sorunuma. Adeta bir atalet göstergesi bu bedenimde oluşan. Eğer bundan önceki yazılarımı okumuşsanız anlamışsınızdır ki, ben duygular içerisinde boğulmaktan korkmayan biriyim. Özümde korkağım, değersizim. Fakat görünüşte özel bir insanım. Yani adeta özel insan taklidi yapan biçareyim. Atalet göstergesi dedim ya çoğu insan için yabancı olduğundan biraz "atalet" kelimesini açayım sizlere. Aslında açayım derken kısa bir tanım yapacağım. Atalet, insanın hareketsiz durup hiç bir şey yapmaması ve adeta ne dünya ne ahiret için çalışmaya arzusu ve hedefi olmaması demek. En kısasından ağır tembellik. :) Buraya geldiğimden beri sözde planlı bir şekilde lisan çalışacağım ve her gün 10 kelime ezberleyeceğim fakat bu zamana kadar ezberlediğim kelime sayısı 500'ü geçmez ne yazıkki. Bir örnek vermek gerekirse(zum Beispiel) mesela kursum saat 13.00'da ve benim kursa gitmem gerek. Akşam saatimi sabah kalkar da biraz çalışırım diye saat 9.00'a kuruyorum. Ama o da ne, uyandığımda saat çoktan 12.45 olmuş bile üstelik saatin bunca ilerlemesine rağmen bir 5 dakika daha yatıp sonra saçlarımı yıkıyor ve kursa 5 dakika da olsa geç gidiyorum. Hedefim sözde "almanca öğrenmek" iken bu hedefe yönelik hiç bir şey (gar nichts) yapmıyorum. İşte benim gibilere atalet zindanından nasibini almış demeniz normal. Bazen yazarken yan taraftaki scrool(yazının aşağıya gitmesini sağlayan çubuk) aşağıya inince kendimi kötü hissediyorum. Sen niye gereksiz gereksiz insanların vaktini alıyorsun diye düşünüyorum. İşte bu an da o anlardan biri. En iyisi yazıyı bitireyim de pek vaktinizi almayayım ben.

Bir üst paragrafı okuyan çoğu kişinin "aynı ben" , "sanki beni anlatmış" diyerek tepki vermeyeceğini umarak. Bu yazıyı burada "nokta"lıyorum (.)

Hiç yorum yok: