Çarşamba, Haziran 01, 2016

Adı Yerde Kalmayan Sevda

Biz seninle, adı yerde kalmayan bir sevdaydık. Geçtik gittik öylece...
Adeta sonuna gelinmiş bir çay gibiydik. Tadını aldık, kaşığını çıkardığımız yerden bardağın içine geri koyduk. Başlangıçta gıpta edilesi bir güzelliğimiz vardı kan kırmızı, hatta tavşan kanıydık. Zaman geçtikçe azaldık soğuduk belki sona doğru bayatladık ama olsun, sonuçta değerimizi hissettirdik.


Belki yazılmadı tarihe adımız ama öyle hissettik ki duyguları derinden, bağımlısı olduk onca duygunun. "dünya" kelimesini küçük yazmayı öğrendik seninle. Varlığı anlamlandırdık. Ne saçmaladık, ne saçmalattık. Herkes gıpta ile baktı bize, çünkü sen, mutlu olmayı öğrenirken bende; ben değersiz kıldım bu dünyayı zihnimde. Diyojen misal "Bendemin bendesisin"(Esirimin esiri) diyebildim toprakların hükümdarına (Sezar'ın hakkı Sezar'a).

Ama bir yerde hata yaptık seninle işte o bitirdi bizi. "Biz" sandık ki, aynı duygular aynı düşünceler ilerletir sevgimizi, saygımızı. Oysa öyle değildi. Farklı düşünce olmazsa, mutluluk da anlamsız idi, varlık da gereksiz idi.

Ama kabul et çabaladım. Çabalamaktan öte sudan çıkmış bir balık gibi hayatı yeniden kazanabilmek için olanca gücümle çırpındım. Olmadı. Hani o şarkı sözlerindeki gibi oldu. "Olmuyoor olmuyor istesemde, kimse gelmiyor beklesem de.."

Şimdi bütün hayatını bir balina avlamaya adamış ama bir türlü başarıya ulaşamamış yaşlı bir balıkçı gibi hissediyorum. Oltayla köpek balığı avlasam bile hala o balina'nın peşinde koşuyor, onun için çabalıyorum. Sanki ruhsal dünyamı tamamlamış adımı "Mecnun" misali aşk tarihine yazdırmışım. Leyla'sı olmayan bir Mecnun. Aşkın gerçeğini bulmuş, tecrübeleri ayyuka ulaşmış bir ruhsal yaşlı adam.

En başında dedim ya, adı yerde kalmayan bir sevdaydık biz seninle gururlu ve çay misali soğuduk gittik öylece...