Perşembe, Ekim 03, 2013

Baht mı?

Neler oluyor bana, sessiz kalmak düşünceler kumsalına yüzüstü düşüp kendimi kumlara gömmeye mi benziyor? Öyle nefessiz kalıyorum ki bazen, öyle saçma şeyler gülüyorum ki, insanlar beni anlamıyor.

Çok sevdiklerim birer birer papatya yaprağı misali koptular gövdeden. Ortada bir ben kaldım. Yalnız mıyım, asla. Hiç bir zaman vazgeçmiyorum bu hayat denen canavarla boğuşmaktan. Hani kahraman filmlerinde olur ya kahraman yere düştükten sonra öyle bir hamle yapar ki, biraz hırpalanmış olmanın hatta ölümün eşiğine gelmenin verdiği gazla, o hamlelerden yapıyorum işte. Yaşıyorum ya, o yeter de artar be.

Bir takım pürüzler üzmeye yetmiyor beni. Yanlışlıklarla dolu geçmişim hatrımdan uçup gidiyor. Açtığım tertemiz sayfalar tükeniyor artık ama daha önce de dediğim gibi pes yazmıyor hiç bir sayfada. Doluyor kirleniyor. En sonunda yine hayat devam ediyor.

İş arıyorum, bulamıyorum. Bisiklete biniyorum takla atıyorum. Eski şanssızlığım peşimde yine. Bir yandan öyle şans gerektiren şeyler oluyor ki şaşıyorum.


2 Ekim'de diplomamı almak için ünidostlarım(Kaptan ve Arif-i Araf) ile birlikte Sakarya'ya gittik. Kampüse öğrenci işlerine gittik ve henüz kararlarınız gelmedi gelmesi hafta sonunu bulur siz diplomayı ancak bayram sonu alırsınız dediler. Bölüme doğru gittik ve Arif-i Araf, ya bi Orhan Hocaya(Bölüm Başkanımız) sorsak mı şu işi dedi belki bir yolu vardır. Benim de aklıma Rıza Hoca'ya sormak geldi, hani kararlarımız çıktıysa, elden öğrenci işlerine götürebilir miyiz, diye. Nitekim sorduk. Fakülte sekreterine yönlendirdi sağolsun, belgelerimizi aldık alelacele öğrenci işlerine götürdük ve bir gün içerisinde mezun olmuştur yazımızı aldık. :) Nasip tabi, biraz da şansımız yaver gitti ve işleri halletmiş olduk.

Yani böyle şeyler de oluyor ama %80 hep bahtsızlık. Hayırlısı diyor, geçiyoruz. Bir kurtuluş sözcüğü olarak, demli bir çay misali, Hayırlısı...

Öbür taraftan Mr. Yıldırım ile sürdürmeye çabaladığımız iş rayına oturuyor gibi. Bayramdan sonra eğer olursa, yatırımcımızı bulup iş kurma yolunda emin adımlarla ilerleyeceğiz. İşte hep dediğim gibi Hayırlısı. ;)

Tschau...

Çarşamba, Eylül 04, 2013

Aşk ve Hayat Muhakemesi

Bir aşk'tı aradığım sadece, beni yormayan üzmeyen sıkıntıdan uzak bir aşk. Zor muydu böyle bir aşk bulmak onu bile bilmezken, bulduğumu sandığımda, bulduğum aşk'ın özelliklerine bakmadan aşık olduğumu anladım. Ama artık çok geçti. Söylenilen sözler seni ileriye götürmekten çok, kavga etmene zaten kırılmış kalbinin sözlerle tekrar kırılmasına yol açacaktı. Bunu bildiğinden sustun sadece. Bazen ne yapacağını çok iyi bildiğinden artık sana güveniyorum benim ruh adım kerim.

Zamanında yanlış anlaşılmaktan çok çektin, o kadar uğraştın ki daha sonra asıl anlatmak istediğin şeyi anlatmak için yani anlaşılabilmek için, Dünya'nın sahibiyle pazarlık yapsan onca zaman, üstüne para bile alabilirdin. Öyle yıktı ki bazı senden uzaklaşmalar kalbinin üstüne basıp geçmeler seni. Sen güçlü olduğunu bilerek kalkmaktan vazgeçmedin. Şimdi pestilin çıkmış bir halde de olsan artık böyle şeyler başını bile eğmiyor aşağıya. Üzüntüden nasibini alman seni tecrübeli yapmıyor tabiki ama artık tecrübe kapısını açıp içeri girdin bence. Sen öylesine yalnız öylesine ümitsizken yazabildiğini unutmuşsun galiba.

Şimdilerde iş arıyorum, herhangi bir iş, beni mutlu etmesine gerek yok çünkü artık tecrübelendim dedim ya, ben bir şekilde mutlu olacağım. Öyle bir CV hazırladım ki gören korkuyor zannımca ama ben bunları biliyorum. Neden bildiğimi inkar edeyim ki. Neyse yakın bir zamanda iş bulabileceğimi ümit ediyorum. Kız arkadaşım bir kaç gün içinde eski kız arkadaşım olmayı başardı. Ben ne mi yapıyorum, susuyorum. Sessiz cevaplar veriyorum aslında ona, anlasa da anlamasa da. İşte buraya döküyorum hislerimi bazen bulduğum küçük bir kağıda. Kafama koyduğum işleri yapmak için çaba sarfediyorum. Ve bir gün o işlerin tamamını yola koyduğumda, O aradığım aşk'ı bulabileceğimi biliyor. Emin adımlarla ilerliyorum. Hayat savaşında ister dostum ister düşmanım olun sizi layıkıyla karşılayacağımdan emin olun. Hoşça Kalın...

Çarşamba, Ağustos 14, 2013

Bir Soru ve Geri Dönüş

Yok arkadaş yok, anlayamıyorum... Öyle hislerle boğuşuyorum ki uzun süredir, ne anlatabiliyorum ne de anlaştırabiliyorum kimseye. Bir kız arkadaş peşine düştüm gidiyorum. Adı üstünde, "kız" olduğundan dolayı belki de anlaşmazlıklarla boğuşuyoruz.

Bir yere gidiyoruz mesela, hep ufak ayrıntılara takılıyoruz. Sevgimizin büyüklüğü yenemiyor takıldığımızın ayrıntısını, bana üç koca yıl gibi gelen üç gün neler döndüğünü neden öyle olduğunu anlamaya anlaşmaya çalışıyoruz. Bilemiyorum. Uzun süredir buraya yazmıyorum çünkü mutlu olduğumu sandığım dönemlerden koca bir dönem geçirdim. Artık benden kurtulduğunuzu düşünmeye başladığınızı sanıyorum ki hayır, benden kurtulamayacaksınız.

Her şeyi doğru yapabilseydim, haşa neden Peygamber ya da alim olmayayım ki, müridlerim olurdu peşimde. Biz de insanız, hata yapıyoruz, yaptığımız hataların yüzümüze vurulmasını istiyoruz ki o hatalara bir daha düşmeyelim. Ya da çok büyük hatalar ise yüzümüze vurulmasındansa uygun bir dille anlatılmasını bekliyoruz. Ama karşımızdaki insan içine atıp, yaptığım o hatayı kendimin bulmasını bekleyince sorunlar büyüyor büyüyor büyüyorrr ve Everest tepesini aşıyor dünya denilen şu gezegen üzerinde. Tabi kerim'in ruhu bunu kaldırabilecek düzeyde mi, kaldırıyor. Her şeye rağmen düzelmesini doğruların peşinden gitmeyi umut ediyor.

Şimdi size soruyorum, hayaller mi? Yoksa sevgili olduğunuzu ve mutlu olabileceğinizi bildiğiniz birini gelecek hayallerinizin arasına koymak mı? 2.durumda hayallerden bazıları iptal edilmek durumunda kalacak. Siz bu soruyu cevaplarken muhtemelen ben çoktan cevabını vermiş olacağım ama siz yine de cevaplayın.

Daha sık yazmaya çalışacağım, umarım hayatımda böyle pürüzler çıkar da buraya daha çok yazarım.

Cumartesi, Haziran 22, 2013

Bu da Mezuniyet Yazısı

Uzuun süredir yazmadığım bloguma, olmayan hayranlarıma, sırf benim gönlüm olsun diye okuyan arkadaşlarıma teşekkür ederek yeni bir yazı(post) eklemek istiyorum.

Bu yazı hem şu anki durumumla ilgili bir rapor yerine geçsin, hem de işte başlıktan da anlaşılacağı üzere bir lisans programının daha sonuna gelme şerefine olsun diye düşündüm ve başladım yazmaya.

Ne zaman buraya bir şeyler yazma ihtiyacı duysam hep melankolik buruk aşık halde yazıyor hep bir buruklukla sizlere hitap ediyor karmaşayı daha da karmaşıklaştırıyorum. Bir gün önce mezuniyet töreni denilen aileler için yorgunluk bizim için stadta yarım tur yürümeden ibaret olan kep atmak ve fotoğraf çekinmekle geçen bir gün geçirdim. Törene gittim ama can dostum olarak bildiğim bir arkadaşımın da dediği gibi mezun olmayan adamın mezuniyette ne işi var havasından çoktan geçmiştim. Yapmam gereken toplamda 40 iş günü stajım var ve bu stajlar ile birlikte okulumu tamamlamış. Endüstri Mühendisi diplomamı alıp ülkedeki milyonlarca işsizin arasına katılmış olacağım. :)

Buraya yazdığım her şeyi okuyan ebeveynlerime söylüyorum, bundan sonra yazacağım kelimeleri görmezden gelin çünkü bu prosedür böyle işliyor yani yüzüme vurmayın yazdıklarımı.
Bir kız arkadaşım var, şu an için gayet mutlu ve gelecek için umutluyuz. Arada buluşup bir yerlere gidip eğleniyoruz. O yüzden de üzülecek sıkıntıya girecek bir hal alamayınca yazmıyordum da buralara. Bir kaç kelime ile buradaki raporun sonunu getireyim fazla dikkat çekmesin, nazar değmesin.

Bir gün önceki Mezuniyet törenine gelirsek. Başımıza taktığımız dikdörtgen ve kafamıza geçirmek için oluşan bir silindirden oluşan adına kep denilen cisme pek anlam veremedim, her fırsatta bu ne abi diye şaşkınlığımı ve merakımı dile getirmekten geri kalmadım. :) İçinde bulunduğum SAİTEM Alternatif Enerjili arabalar oluşturmakla uğraşan ve bunu başarıyla yapan kısaca Ekip ile birlikte en önde yürümemiz bana gurur verdi. Daha sonrası bütün okul birincilerini ve konuşmalarını dinlemekle geçti. Bir amcamız(dedemiz mi deseydim bilemedim.) 65 yaşında bizimle birlikte 4. üniversite diplomasını almış, onu dinledik falan, anlayacağınız hep konuşma. Bir sürü kişi ailesiyle birlikte törenden ayrıldı. Biz, kep atma denilen 5 saniyede kep değiştirme olarak sonuçlanan şeyi yaptık. Kimin kepini kaptım bilmiyorum ama benim kep gitti bir yerlere.. Ben de başkasının kepini aldım, helal etsin. O da başka kep almıştır belki. Akşam yemeğini Sakarya'da yiyip gece geri döndük.


Şimdilik bu kadar, yazı uzun olunca da beni sıkıntı basıyor nasıl okuyacaksınız diye. Yazarım yine, bu sefer hep mutlu güzel şeyler yazarım Allah'ın da izniyle(Biiznillah)... Hadi Eyvallah.

Pazartesi, Mayıs 06, 2013

Bilinmezliklerin Melankolisi / Karmaşanın Abidesi

Son'a yaklaşıyoruz gitgide bunu hissetmek bilmek ayrı bir duygu tabi hepimiz için. Bir atlet olarak tabir etsem kendimi sanki her an, 100m deymişim gibiyim. O kadar fazla insanüstü davranışta bulunuyorum ki, kendime şaşıyorum. Tabi insanüstü olduğuna karar vermem için biraz insan tanımam gerektiğini unutuyorum.

Bilemiyorum, niye hep aynı melankolide hislerim, niye her tanıştığıma yeni görmüşüm gibi davranıyorum. Özlüyorum. O eski günleri deli gibi özlüyorum. Öyle güzel rüyalar görüyorum ki geçmişten, her gün zamana karşı koyup eskideymiş gibi yaşamak istiyorum. Anlaşılamıyorum bazen. Onca konuşmaya gerekli veya gereksiz sözcüğe rağmen, anlatamıyorum kimseye. Yaşamıyorum sanki bazen. Öyle oluyor ki ne yapacağımı bilmiyor. Sadece tek bir noktaya odaklanıyorum yatağımın üstünde. Saatlerce o noktaya bakıyorum. Birileri çığlıklar atıyor kimisi tek sözcükle siliyor beni eskilerden. Artık yeter. Anlaşılmak, anlattıklarımın fayda vermesini istiyorum.

Bir ara veriyorum yaşantıma, sadece işlerime odaklanmak istiyorum. Hem mutlu olmak hem de mutluluğun değerini bilmek istiyorum artık. İstediklerimi bir kağıda yazıyor, kağıdı uçak yapıp atıyorum gökyüzüne doğru, düştüğü yerde kimsecikler yok, belki de kimse bulmaz kağıdı. Belki sadece "Özledim." yazarım kağıda. Karmaşık hayatlar hep burnumun ucunda.

Bir masaldı yalnızlığım
Geçti gitti öylece.
Hem evveldi geçen zaman,
Hem saman içindeydi kalbur.
Ne karmaşam bitti ne gündüzüm,
Hep gecelere hasret yüzüm.
Bazen düşer üç elmadan biri kafama,
Yine hayatta olmak isterim.
Bir masaldı hislerim,
Özledim ama söyleyemedim.


Çarşamba, Şubat 20, 2013

Bir başlangıç daha

   Hep kararlar kesin düşünceler yazıp, çoğu zaman bu düşünceleri sürekli hale getiremediğim olmuştur, oluyor. Hatta şimdi de çok kesin ve net konuşacak olabilirim.

   Hep bir değişim hep bir Heraklitos felsefesi hakim ömrüme. Belki herkesin hayatı bu şekilde bazen mutlu bazen huzursuz bazen sıkılgan. Gayet normal yani. Hiç kimse zaten hep mutlu olamaz yani. Olmasın da. Neden hep mutlu olmasın diyorum çünkü düşünsene hayatın hep mutlu gidiyor böyle her şey yolunda falan. Mutsuzluk ne unutursun. Bir an dahi mutsuz olsan kafayı yersin. O yüzden hepsi bizim için her şey hep yolunda gitmemeli.
 
   Bitirme çalışmam ile ilgili çalışmalar içerisindeyim şu sıralar. Diğer bir taraftan boş kalmamak adına, ikiye hatta 3e bölünüyorum. Ama benim kişiliğim böyle.. İkili yaşıyorum hayatı ben hep. Yani ikili derken iki ayrı kişilik iki ayrı maske olarak düşünmeyin sakın. İkinci bir işim olmadığında eksik ve boş hissediyorum kendimi. Hiç işim olmadığı zamanlar oluyor mu oluyor tabi ama o zamanları da bir şekilde doldurup kahve içiyorum kitap okuyorum falan.

   Okuma ile ilgili yazmak istediğim çok şey var, anlatmak istediğim şeyler de var okuma ile ilgili ama şu an yeri değil. Bir kere zaten inancımızın başı "Oku" emri. Oraya hiç girmiyorum. Nereden nereye geldin be! diyenleri duyuyor gibiyim. Karışık ya, düşüncelerimi hissettirmeye çalışmalarımdan kaynaklanıyor hep bunlar. Uçuyorum hep bir yerlere. Bağlayacağım bir yere ama hadi hayırlısı.

   Şimdi okurken yaşadıklarım hissettiklerim o kadar farklı oluyor ki bazen, hemen hayatıma hemen yaşantıma yansıyor.(İyi bağladım.) Mesela en son okuduğum kitap, çocukluğunda yaşadığı şeyden dolayı travma geçiren bir çocuk ile ilgiliydi. Çocuk konuşamıyor. Bir anda o çocuk oluyorum. Çocuk kilitlere ilgi duyuyor ben de hemen kilitleri araştırıyorum nasıl açılır falan ona bakıyorum. Bu bazen iyi bir şey oluyor tabi bazen de kötü oluyor. Düşünsenize çocuk hırsızlık ta yapıyor adam da öldürüyor. Eyvah..

   Yine böyle karmaşık olmayan hayatımı karmaşık gösterme düşüncelerde boğulma evrelerindeyim. Problem yok ama bu bende hep böyleydi böyle de gidecek. Değişime ayak uydurmak gerek ;) Kaos'u kontrol etmezsen kaos seni kontrol eder. Ne kaoslar var kontrol edilmesi gereken, ne yaşantılar var kaosa kapılmış giden. Bir kuple(bu kelime de çok artisttir ha! hep couple(ing.)'dan geldiğini düşünürüm.) şiir ile sonlandırıyorum bu yazımı da.

Yapayalnızlıktan sıkılgan,
Yanlışlıktan kırılgan bir ömrüm vardı,
Her darbe biraz daha canımı yaktı.
Ne küçük bir hata,
Ne de saçma bir gelecek ümidi kaldı.
Sildim hepsini bir kalemde,
Bende yeni bir dünya canlandı.
Unutmadan unutulmak ne demekmiş,
Bende bir tek, o kaldı anlamlı.

Cumartesi, Şubat 02, 2013

Dost Bildiklerini Kaybetmek

Uzun zaman oldu yazmayalı, melankolik nefesimden sizlere de bir karbondioksit tadı aldırmayalı. Yaşıyorum bu süre zarfında hayatımı dolu dolu. Anlaşamadığım zamanlar oluyor akciğerlerimle, nefes almaktan vazgeçiyorum bazen. Sonra hadi gel barışalım diyorum, barışıyoruz, upuzun bir solukla.

Dopdolu diyorum ya hayatım, aslında karmaşanın tam ortasındayım, henüz çeyreğini biraz geçmişken ortalama insan ömrünün. İkinci baharlara diktim gözümü. Mantıklı bir çerçevede düşünmenin yaşı 25 derler, yani o yaştan sonra düşünmeden karar veremezmişsin. Ben o yaşa gelmiş gibi hissediyorum kendimi. Eskiden olduğu gibi heyecana bağlı kararları çoktan geçtim.

Bir takım insan grubu kendini çıkardı hayatımdan, bana kin denilen şeyin ne kadar tehlikeli ve bir o kadar da saçma olduğunu bir kez daha gösterdi. Beni olduğumdan farklı göstermek istedi. Değilim, ben sadece bir arkadaş için tahmin edemeyeceğiniz düzeyde iyilik için çalışan biriyim. Bu tip olaylar beni rahatsız edebilir, mühim değil. O kadar kendimle barışığım ki, benim herkese ayak uydurabilmemi iki yüzlülük olarak görenler ve kendini Allah'ın affı yanında O affedebilir ben affetmiyorum diyebilenler için üzülüyorum şu an sadece.

Dost bildiklerini kaybetmek diyorum buna ben sadece. Sen uğruna milyonlarca şeyden vazgeçersin ama o seni bir kalemde silebilecek kadar küçük görür ve kimsin sen der sana hiç olduğunu kabullenemez. Her şey ile hiç arasındaki ince çizgiyi göremez sadece. Mutlu muyum, hayır tabiki de. Ama umutluyum ve 'şükür' artık hayat amacı benim için.

2013 kötü alışkanlıklarımdan vazgeçme zamanıymış demek ki. Bir arkadaş düşünün ki siz kendinize zarar vermeyesiniz diye kendine zarar veriyor. Kötü alışkanlıklar ediniyor. Şimdi biraz daha yoğunlaşabilirim işlerime, kötü alışkanlıklarımdan vazgeçip uyandığım bu uykuda mücadelemi sonuna kadar sürdürebilirim.

Belki bu süre zarfında o beni silen insanlar söylediklerimin anlamını kavrayabilir. Nasip tabi. Belki de doğru olan budur. Bu da onu şükre yöneltebilir. Saçma alışkanlıklarından kurtarabilir.

Cumartesi, Ocak 12, 2013

Karmaşık Duyguların Muhakemesi

  Yine depreşti bende yazılar yazma hissiyatı. Öyle hislerle doluyum ki herhalde bu kadar karmaşık hislere dayanabilecek insan sayısı sınırlı. Belki de kelimeleri seçerek yazdığımdandır. Belki de kendimi bir yazar olarak görmediğimden bilmiyorum.

  Ben, her şeye rağmen O'nun facebook sayfasına bakmaya devam ediyorum. Ve hala unutulmuş değil. Bazen sırf görmemek için gözlerimi kapatıyorum. Yine görüyorum hayallerde. Olmuyor be kerim yapamıyorsun diyorum kendi kendime. Neden unutmak bu kadar zor olsun ki, ya da senin bu aranızda olduğunu düşündüğün düğümü çözmek ölüm kalım meselesi haline gelsin. O kadar zayıfsın ki bir yandan, ve bir yandan da o kadar güçlü. Ne yapacağını bilmiyorsun. Çelimsiz bir cesaret var sende, hani ejderhaya kafa tutan cüce gibisin. Ne yapsan olmayacak biliyorsun ama ona bir harf bile yazmak seni hala heyecanlandırıyor. Belki de çekip gittiği içindir. Belki unutmadığın, onun ise kesin ve net kararı sebebindendir. Görmeseydin hiç daha iyi olurdu belki. Neden bu kadar zayıfsın ki?

Tamaamm. Boşver artık gözyaşlarını, unut. Vazgeç o halinden. Yanılmışsın. Ters kutuplar her zaman birbirini çekmezmiş. Olabilir. O, bu haliyle mutlu O'nun yaşantıları var. Senin gibi değil ki O. Unutmakla kalma artık onu, kazı aklından. Kalbine zaten yaklaşamasın bile. Oldu da bir gün geldi ne yapacağını bil, titreyerek hayır deme ona, net ve kesin bir sesle konuş. Olmaz artık de. Öleceğiz çünkü de. Ben tamamen uzağım senden de. Şu an için o gücü kendinde bulamıyor olabilirsin tabi. Ya da boşver sen, bu bile seni mutlu edebiliyorsa. O kendi hayatını yaşasın, sen hiç bir hayat yaşama.