Perşembe, Nisan 19, 2012

Boş Ders

   Yine bir macera peşindeyim. Şu an bu yazıyı Almanca ve bir kelimesini dahi anlamadığım dersten yazıyorum size. Bir yabancıyım şimdi ben bu sinifta tam anlamıyla yabancı. Ve yalnızlığın tanımını yapmak istesem en güzel burdan yapardım belki de.

    Yanımda bir arkadaşım var şimdi. O da olmasa bitmiştim zaten. Neyse gelelim boş yaşantıma. Yanında mutlu olduğum insanlar çok sayıda fakat mutluluk tek başına bir işe yaramaz insanda. Bugün hiç bir anlamı olmadığı halde bir arkadaşımla birlikte onun dersine girdim. Şimdi mutluyum. Ama sade bir mutluluk şekersiz kahve gibidir. Önce tadı damağında kalır sonra acısından boğazın yanar. Işte şu an öyleyim. Mutlu ama sadece bir tat damağımda. Gözlerimi kapatıp Almanyada olduğumu unutmak istiyorum. Ama olmuyor. Mutlu olduğumu düşünüp kendimi sadece mutlulukla mutlu etmek istiyorum. Hep bir şeyler istiyorum nedense. Bir sefer de oluruna bıraksam belki de bütün isteklerim gerçek olacak kim bilir.
Artık aşktan bahsetmeyeyim mesela bırakayım oluruna da o beni bulsun nr dersiniz? Şimdi kararlarima itibar etmeyin çünkü aptal gibiyim.


  Bilmeden aptallık ettim. Evet, ne yaptığımdan ne yapmam gerektiğinden emin değilim. Başka bir aşka hazır mıyım değil miyim. Kendi kendimi yargıladım ama galiba zaman aşımına uğrayacak yargı sürecim. Ah şu ERASMUS bir dönem daha uzasa. Her şeyi yapacağım da. Birileri daha blogumu okumaya başladı. O yüzden her şeyi buraya eskisi gibi açık yazamıyorum. Şşşt sessiz olun herkes her şeyi duymamalı. Karmaşık düşünceler arasında, Dünyanın en büyük gölünün ortasında susuzluktan ölecek gibi hissedebildiğim bir an şimdi bu an benim için. Ne yapsam bilemedim. Ne yapmayacağımdan da emin değilim. Çorba gibiyim. Kurtarın beni ne olur, şimdi ben ne yaptığını bilmeyen biriyim.

Bu da bu yazının şarkısı..

Hiç yorum yok: